Türkiye’yi bölerek Kıbrıs’ı kaparizlemek

Son AKPA toplantısında çıkan kararı, iyice inceler ve yorumlarsak. Kendimizin, Osmanlının son yıllarına kadar, gitmemize neden olur.

Son AKPA toplantısında çıkan kararı, iyice inceler ve yorumlarsak. Kendimizin, Osmanlının son yıllarına kadar, gitmemize neden olur.
O yıllarda da, Osmanlı İmparatorluğu için “hasta adam” kelimeleri kullanılmış ve bakılmaya muhtaç hasta olarak görülmüştü.
Daha sonra, bu teşhisten vazgeçilerek, kurtarılamayacak bu adamdan, vazgeçmek ve öbür dünyaya göçtükten sonra, mirasına el koymak yoluna gidildi.
Bu istenen miras da, Türk Yurdu, Türk coğrafyası idi.
Batılı Emperyal güçler, Osmanlının son zamanında, isteklerini bu zamanki gibi, açık açık söyleyemiyorlardı.
Biraz, ayıp olacaktı.
Onun yerine raporlarla, kararlarla, bu isteklerini günümüzde de yerine getirmeye çalışıyorlar.
En büyük tehditleri, Birliğe, Türkiye’yi almamak.
Almak için, zaten peksimet gibi ufalanmasını veya ufalanmasını hızlandırmak için faaliyetlerini sürdürmektedirler.
Tabii hepsini suçlamak, mümkün değil.
Mesela bir Urban.
Macaristan Başbakanı, gerçekleri dile getiriyor.
Fakat bu Sevr Emperyallerinin yanında sesi bile çıkmıyor, cılız çıkıyor.
AKPA kararından sonra, Türkiye raportörü Hollanda parlamenteri, Kati Piri tarafından hazırlanan rapor ise. Ne yenilir, ne içilir cinsten.
Raporda, Türkiye, her zaman olduğu gibi Kıbrıs konusunda, istedikleri bir anlaşmayı yapmadığı için, ağır ifadelerle suçlanmakta.
Türkiye’nin, birliği için yapılan operasyonlarda, ağır ithamlarla Türkiye suçlanmakta.
AB ‘ de çöreklenmiş bu çevreler, bu davranışları ile Türkiye’yi dışladıklarını ve karşılarına aldıklarını bilerek bu davranışları sergilemektedirler.
1919 ‘ da da, aynı filmi çevirmişlerdi.
O zaman filmler, renksizdi.
Şimdi ise, aynı senaryoyu renkli film olarak çeviriyorlar.
Bunu, renksiz gören Türk Ulusu.
Kararını vermişti.
Aynı kararlılıkla, renklisine de tepkisini gösterecektir.
Göstermelidir.
Adam, ENOSİS yolunda, bir tek nokta şaşmamış.
Meclis kararını, AYM ‘ ye götürüyor.
Federal ortaklığı, Kıbrıs Türk Halkını, devlete yama olacak şekilde
algılayan bir Anastasiadis. Piri Hanım tarafından suçlanmıyor, Türkiye suçlanıyor.
Avrupa’nın adaleti bu.
Bazıları bu adaleti dağıtan, hukuk sistemine girmeye can atıyor.
Cumhurbaşkanlığı, iki bildiri yayınladı.
Birisi Anastasiadis’in, Güneydeki seçimler için yan çizdiği.
Diğeri de, Yiğit Bulut’un yaptığı açıklamalar için.
Anastasiadis boşuna suçlanıyor!
Adam kendi poposunu mu düşünecek. Yoksa, adada bir barış anlaşması mı yapacak. Seçimlerde poposunu oturtacağı koltuğu,
sağlama mı alacak.
Siz olsanız ne yapardınız?
Poponun oturacağı makam, Kıbrıs’ta bulunacak bir anlaşmadan daha önemli bir durum.
Ha.
Merak etmeyin, görüşmelere gelecek.
Her çıkışta da, anlaşmadan, güvenlikten, Kıbrıs Türk Halkı için de söz edecek. Ama, eline verilen pusuladan, zerre kadar şaşmayarak, yoluna devam edecek. Bu böyle biline.
Gelelim, bizim Yiğit delikanlıya!
Yahu, bunun şarkısı mı?
Türküsü mü var?
Aklımda öyle bir şeyler kaldı.
“Her yiğidin gönlünde, bir aslan yatar.”
Bizim Yiğidin gönlünde de, Kıbrıs imiş.
Bu Yiğit, gönlündeki aslanı göstermiş.
Kıyamet koptu.
TV ‘leri ve basını takip edenleriniz, bu yazacaklarımı hatırlayacaklardır.
Sn. Eroğlu’nun, görüşmeciliği döneminde, yine görüşmeler bir ara tıkanmıştı.
Bu sözde yazar çizerler, geleceğin belirsizliği nedeni ile hem kalemlerinden, hem TV‘ lerden. Türkiye’ye suçlamalar yapıp.
“Bu iş ya çözülsün, bu belirsizlik ortadan kalksın. Bu olmayacaksa da, KKTC, Türkiye’nin bir vilayeti olsun, ne olacağımızı bilelim “ yollu söylemlerle, Sn. Erdoğan ‘a latifeler düzüyorlar. Bazıları da, bu yolla suçluyorlardı.
Şimdi bakıyorum da, bu çevreler “ bizim Yiğit’e” ateş püskürüyorlar.
KKTC ‘ni ağzına almayanlar, onu tanımayanlar. KKTC ‘ni savunur hale geldiler.
KKTC ‘ne sarıldılar, ona sığındılar.
Aslında bu da, bu çevrelerin bir aldatmacası.
Göreceksiniz ki. Zamanı geldiğinde ve KKTC ciddi olarak Uluslararası platformda tanınmaya yelken açtığında. KKTC ‘ni şimdi göstermelik olarak savunan bu çevreler. En büyük ret cephesini oluşturacaklar.
Sn. Yiğit Bulut’un, bu açıklamasına, ben yanıt bile vermeyeceğim.
Sn. Bulut “kuyuya bir taş atmış “ o kadar...
Bu haber 3882 defa okunmuştur

:

:

:

: