Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Sn. Erdoğan’ın, ABD ziyaretinden önce, ön görüşmelerde bulunmak için TC Genel Kurmay Başkanının başkanlığında, TC‘yi temsilen. ABD Genel Kurmay Başkanının başkanlığında, ABD heyeti ile çok kritik bir görüşme yapıldı.
Türk heyeti, TC Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar, Mit Müsteşarı Hakan Fidan ile Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü ve Büyük Elçi İbrahim Kalın’dan oluşuyor.
Sn. Erdoğan’ın, Rusya Federasyonu Cumhurbaşkanı, Putin’le yaptığı görüşmeden sonra yaptığı açıklamada. ABD ‘ne atıfta bulunarak, düşmanca tavırlar karşısında hareketsiz kalınmayacağını söylemişti.
Bilindiği gibi ABD, Suriye ve Irakta, Türkiye’nin düşmanı ve hasmı olan PYD ve YPG‘yi. ABD’nin, kara ordusu olarak açıklamış ve bu güçlere silah ve mühimmat yardımında bulunmuş ve halen de bulunmaktadır.
ABD ‘nin, Türkiye’nin milli menfaatlerine ters düşen bu tavrı. Aynı ittifakta olan Türkiye’ye yapılan bu davranışlar. Gerek Türk kamuoyunda, gerekse de siyasi erkte. Büyük bir hoşnutsuzluk, onun da ötesinde düşmanca tavırlar olarak nitelendirilmeye başlanmıştır.
Bugün, Irak ve Suriye’de Türk Ordusuna karşı, bu iki düşman silahlı kuvvetinin veya örgütünün, kullandığı silah ve mühimmatın menşei ABD ‘dir.
Türkiye’ye satışı, daha önce kararlaştırılmış silah ve mühimmat Türkiye’ye verilmemiş. Bu silah ve mühimmatlar, bu düşman ve hasım güçlerin eline verilmiştir.
Gerek Irak’ta, gerek Suriye’de, Türk Ordusuna karşı kullanılan silahların ABD menşei olmasının yanında. ABD silahlı güçleri de, bu örgütlerle birlikte savaş alanlarında, hareket etmeye başlamışlardır.
Türkiye, Kuzey Atlantik Paktına girdikten sonra. Zaman içerisinde, Türkiye’nin milli menfaatleri hiçe sayılarak hareket edilmiş. Türkiye top yekun büyük riskler altına atılmıştı.
5 Mayıs 1960 ‘ta, Türkiye’den havalanan, U Casus uçağı, SSCB ‘ de düşürülmüş ve Sovyetler Birliği bunun bir saldırı olduğunu, öne sürerek. Uçağın kalktığı hava alanının da, güdümlü füzelerle bombalanacağını Türkiye’ye bildirmişti.
Buna benzer bir olay da, 1990 ‘ da yaşanmış ve Türkiye, ABD ‘ tarafından büyük risklere sokulmuştu.
Bir başka olay ise, biz Kıbrıslı Türkleri yakından çok ilgilendiriyor!
Rum katliamlarını, Türklerin üzerinden bertaraf etmek için. 1964 ‘de, İnönü hükümetinin, Adaya müdahale girişimi karşısında. ABD Başkanının, TC Başbakanı İnönü’ye yazdığı tehdit içerikli mektup. O günleri yaşayanların hala daha belleklerinde olmasıdır .
NATO tatbikatına katılan Türk Savaş gemilerinden olan, Muavenet gemisi. ABD ‘ ne ait olan bir savaş gemisinden atılan füzeyle kasten vuruldu.
Birçok Türk askeri, bir müttefik gemisinden atılan iki füze ile şehit oldu, bir çoğu da yaralandı.
ABD, işi bir özürle geçiştirmeye çalıştı.
ABD, Türkiye’nin milli çıkarlarını ayaklar altına alma politikasını, hiçbir şekilde, uygulamaktan vazgeçmez.
Son, hep birlikte yaşadık.
15 Temmuz gecesi, Türkiye’de olanların en büyük Hamisinin, ABD olduğunu görmedik mi?
İncirlik’ten, darbe girişimi yönetilmedi mi?
Bunların hepsi, birer olgu.
ABD’nin, Türkiye’nin müttefiki ve dostu olmadığını ilk fark eden. 1968 Türkiye Gençlik Hareketi oldu.
Bunun için tavırlar alındı. Ülke içinde eylemler yapıldı.
ABD ‘nin, Türkiye’nin milli menfaatlerine ters düşen hareket tarzlarını, kamu oyununun bilgisine olgularla getirmeye çalıştı.
ABD, bunu da kapatmayı becerdi.
Üç fidan, ABD’nin Türkiye’ye düşmanca tavırlarını sergiledikleri için. ABD ‘nin yerli işbirlikçileri tarafından idam sehpasına götürülmedi mi?
Güneş, balçıkla sıvanamaz.
Kel de, devamlı saklanamaz.
Şapka düşer, kel görünür.
ABD’nin, kel başı görülmüştür.
Bunu, Ankara da yaşayarak görmüştür.
Böyle müttefiklik, Dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir.
1964 ‘ de, rahmetli İnönü, ABD Başkanı Jhonson’un yazdığı mektup karşısında yaptığı açıklamada:
“Yeni bir dünya kurulur, Türkiye yerini alır.”
Ankara ‘nın, geldiği nokta bu mu?
Bunu, yakında göreceğiz.
Türkiye’yi bölmeye çalışanlarla, müttefik olunur mu?
Olsa olsa, bunlarla birlikte Türkiye’nin bölünmesini isteyen yerli işbirlikçiler, müttefik olurlar.