100 gün raporu

Tesadüfler bazen hayatının gerçeklerin de insanı bir yere mutlaka taşıyan olur.

Tesadüfler bazen hayatının gerçeklerin de insanı bir yere mutlaka taşıyan olur. Anlayış; içinde bulunulan ortamın gerçeklerinde kendi konumunuzun yer tarifi gibidir. Star Kıbrıs gazetesinde yazı yazmaya başladığım 14 Şubat, o günün önemine binaen unutulmayacak bir başlangıç oldu. Zaten ilkyazım 'Bir Zamanların Sevgi Günleri' başlığı ile güne anlam katan bir içerikteydi... Her okuyucunun kendinde, benzer bir anıyı hatırladıkları bana yazılan yorumlar arasındaydı… O günden bu yana 100 yazım her gün okuyucusu ile gerek gazete sayfalarında gerekse Star Kıbrıs internet gazetesinde ve Ada TV haber müdürü Nihan Yücel'in sunduğu ' Gün İlerlerken' programında okunarak televizyon izleyicileri ile buluştu... Yazı üslubunun ses ile bütünlüğü yazılarıma, apayrı bir renk kattı...
Nasıl 100 günlük icraatların vaatlerinin belgesi oluyorsa ve faaliyet raporlarını yüz gün hitamında kamuoyu ile paylaşılıyorsa, bende kendi kendimi değerlendirmeye tabi tutup yüz günde yüz konum hakkında nasıl bir sonuca ulaştığımın hesabını kitabını yaptım... Yani geçen sürenin toplamında artı ve eksilerimi okuyucuların hangi konulara daha çok hassasiyet gösterdiğini, bir bakıma tespit etmeye çalıştım...
Köşe yazılarında içerik son derece önemli bir husus olduğuna kanî oldum, içerikte yazınızı okuyana karşı bir sorumluluğumuz olduğunu biliyordum, emin oldum.. Bu sorumlulukta içtenlikle, hissettiğim, okuyucunun, kendisini ve kendi düşüncelerini yazı içerisinde hissetmesi, kendine ait yaşanmışlıkları bulması son derece önemlidir, kanaatine vardım... Gazete sayfaları, elbette düşüncelerde oldukça yer eden haberler, analizler ve anlatımlar bütününü beyninizde müzakere etmeye yarayan okuyanların vazgeçilmezi... Yazmaya karar veren bireylerin her daim eleştirilere de açık olmasını bilecek düzeyde bir özgüvene sahip olması gerekenlerdir diye düşündüm, her okuyucunun her köşe yazarı için bir takdiri mutlaka var olandır, yazar için genelde her şeye muhalif olma durumu pek revaçta olmayan bir haldir, polemiklere dahi girilirken hakikat üzerinden araştırma şart, bu gibi yazılımlar her zaman kabul gören olmaktadır. Gündemi takip etmek, iç siyaset, dış siyaset, uluslararası ilişkiler, Kıbrıs'ı stratejik konumu gereği dış güçlerin adayı acayip sahiplenmesini izlemek, her gün meydana gelen olayları takip etmek, geçmişten, geleceğe, gelenekleri, kültürü ve nihayetinde yaşamımızda toplam değeri ifade eden hadiseleri birleştirmek, satırlara geçirmek, satır aralarındaki detaylarda ince mesajlar ile kimsenin kalbini kırmadan yazabilmek insanın vicdanı ile sorgulanabilir, bir ortam, yaratabilmenin hitamıdır. Her insanın, her yaşın, verimli olması gereken süreçleri vardır. Bu bir enerji meselesidir... Enerjiyi kullanmak ise herkesin kendi tasarrufudur... Donanımın verdiği özgüven varsa kimse ben yapamam dememeli... Her kişinin yapacağı bir konuda ustalığı her zaman geçerli olandır... 100 gün az bir süre değildir. Günlük yazı yazmak oldukça vakit gerektiren yazarların oldukça zamanı alandır... Kendime gelince yüz günde yazacağım konularda zorluk çekmedim. Bundan sonra çekemiyim bilemem... Ama yazdıklarım arasında geçmişin anıları ile bugünün birleştirilmesi, anlatımlı, olanların okur sayılarına baktığım zaman epey ilgi çekici olduğunu tespit ettim. Mesela anneler ile ilgili ve ' Mehter Marşı da bizim Atatürk ve İnkılapları da ' konu başlıklı yazımın bine yakın okuyucuya ulaştığını görmek, genelde halkımızın milli konulardaki hassasiyetinin zirvesi olarak, geleceğe ışık tutan oldu.. Savaş geçiren, savaşın olumsuzluklarını aradan bunca zaman geçmesine rağmen hala daha üzerinden atamayanlar vardır... Kıbrıs müzakereleri işkencesi insanlarımız üzerinde devamlı bir stres olurken, KKTC' de hüküm süren barışı, çözüm kandırmacası ile bozmanın ne âlemi var. Yoksa 50 yılda bir arpa boyu yol mu alındı? Kapılar açıldı karşılıklı geçişler yapılmıyor mu, daha ne olsun. Adayı bölen AB oldu birleştiren BM mi olacak? Mekik diplomasisi uygulansa ne değişecek? Anastasiadis seçimlerim bile umurumda değil derken ön şartlarını mı geriye çekti? Çekmedi... O zaman neyin müzakeresi yapılacak... Beşparmak dağlarındaki bayrağın Rumların isteği doğrultusunda kaldırılmasının mı? Yoksa Türkiye'nin etkin ve fiili garantisinin yok sayılmasının mı? Yok, toprağa hiç değinmeyelim, sadece onlara Kıbrıslı Türklerin azınlık olmadığını hatırlatalım... İşte Kıbrıs’ta geriye dönüp baktıklarımız... Daha nice yüz yazılara malzeme olacak nitelikte...
Bu haber 1502 defa okunmuştur

:

:

:

: