Ülke kötü yönetiliyor.
Partizanlık almış başını gidiyor.
Meclis evlere şenlik.
Meşruiyetini çoktan yitirmiş.
İşte böyle bir meclisten iradeyi temsil etmeyen bir azınlık hükümeti çıkarılıyor.
Attıkları her adım şaibeli
Yaptıkları her icraatın yasallığı tartışılır oldu.
Sokak isyan ediyor.
Devlet kaynakları kamu yararı gözetilmeksizin birilerine peşkeş çekiliyor.
Halkın malı adeta yağmalanıyor.
Bakan çocuklarına kıyak geçiyor.
Önemli sahilleri cüzi meblağlarla uzun süreliğine Bakan çocuklarının da ortağı olduğu şirkete kiralamaktan kaçınmıyor.
Milletin arazileri de aynı şekilde Bakan çocuklarına tahsis ediliyor.
Bir Bakan ön ayak oluyor babasına üniversite açma izni aldırıyor.
Bir milletvekilinin eski bir Bakanın iflas etmiş oğluna kamu bankalarından milyon Sterlin krediler çıkartılıyor.
Normal bir yurttaşın 2 kuruşluk borcu yüzünden kendisine bankaların kapıları teker teker kapatılırken, borcu gırtlağa dayanmış çek yasaklı insanlara kamu bankalarından krediler veriliyor.
Çekleri merkez bankası tarafından mühürlenen çek yasağına girmiş, milyonlarca lira borcu olup, siyasetle birlikte makam tutanlar bugün servet sahibi olmuşlar.
Devletin arazileri aile bireylerine verilirken,
Sit alanları talan edilirken,
Yasa dışı vatandaşlıklar keyfi bir şekilde verilirken,
İhalesiz şekilde turizm arazileri birilerine dağıtılırken,
Yandaşlara kıyak emeklilik imkanları sunulurken,
Ve bütün bunları sağır sultan bile duyarken, asıl duyması gerekenlerin, halkın yararını gözetmesi gerekenlerin, gün 24 saat devlet diye böbürlenenlerin duymaması, görmemesi, bu konuda tek bir kelam söz etmemesi manidar değil mi?
Mecliste mevcut yapı içerisinde aciz kalmış muhalefetin her türlüsünü geçtim.
Onların bu durumdan çok da rahatsızlık duyduklarını söyleyemeyeceğim.
Eğer duymuş olsalardı halka çoktan dönmeleri gerekirdi.
Fakat dönmediler ve dönmeyerek, meşruiyetini kaybetmiş bir yapı içerisinde mecliste kalmayı tercih ederek azınlık hükümetinin ülkeye verdiği her zararın ortağı oldular.
Tarih elbet bunu da bir yere not etmiştir.
Lakin bu ülke de bir de Cumhurbaşkanı var.
Baş komutan.
Ülkede kötü yönetim almış başını gidiyor.
Devlet kaynakları Bakanların ya aile fertlerine ya da kurdukları çarpık ilişkiler içerisinde birilerine zümresel menfaatler sağlamak adına tüketiliyor.
Cumhuriyet meclisinden kişilere özel yasalar geçirmeye yelteniyorlar.
Yandaşlara sağlanan kıyak emeklilikler, yasal olmayan menfaat ilişkilerine dayalı vatandaşlık dağıtmalar vs..
Fakat gel gelelim Sayın Cumhurbaşkan’ının maalesef bu konularda çıkıp söylediği bir tek kelime dahi yok.
Peki neden?
Böylesi bir kötü yönetime karşın sosyal demokrat bir Cumhurbaşkanı’nın söyleyecek bir şeyi olmaz mı?
Olmalı.
Sayın Cumhurbaşkanı bu ülkenin toplumsal lideridir.
Sorumlulukları arasında sadece Kıbrıs sorunu yoktur.
Kamu yararının gözetilmediği ve halkın zarar gördüğü her konuya müdahil olmak durumundadır.
Saraydan ses vermek zaruriyetindedir.