Adap ve ataya saygı

Doğarken ağlayan her çocuğa nefes veren bu refleks ileriki yılların tercümanı gibi olur.

Doğarken ağlayan her çocuğa nefes veren bu refleks ileriki yılların tercümanı gibi olur. Hayatın her basamağındaki kaderin işleyişi aile, evin eşiğinden içeri adım attığı anda başlar... Mesela Freud’a göre “insan vahşi güdülerle doğar, zamanla ehlileşir.”

Doğduğunuz ortam sizin ilerideki karakteriniz oluşmasında oldukça etkili olandır ve aile terbiyesinin, karakterinize şahsınıza mutlak surette giydirilmesi ile mümkün olur... Aile terbiyesi içerisinde öğrenilmesi oldukça zor olan saygı konusudur... Saygı aile içerisinde olduğu kadar çevreniz içerisine bulunan aile yakınlarına gösterilmesi gereken, içinize sindirilmesi için sürdürülen çabalardır. Bir insanda saygı mevhumu eğer düşüncelere iyice yerleşmişse, bu kişileri, ileriye taşıyan önemli bir adımdır... Kendisinin dünyaya gelmesine vesile olanlara saygı ise, insana yakışan en önemli ahlaki ilkedir. Bu ahlaki ilke, anne ve babaya saygıdır ve yerine getirilmesi farz olan davranışlardır... Bizler öyle gördük, öyle büyüdük. Saygı öncelikle aile içinde anne ve babaya duyulan, duyulması gerekendir...

Geçmiş yılların aile düzeni içerisinde büyükler olduğunuz ortama giriyorsa çocukların kendilerine çeki düzen vermesi ile saygı başlardı... Anne ve baba önünde ayak ayak üstünde oturmanız mümkün değildi... Anne ve baba konuşurken söze karışmamanız da gerekiyordu. Yüksek sesle konuşmanın yapılmadığı gibi, sofraya oturulduğu zaman ilk önce babanın tabağına yemek konması da annenin eşine karşı duyduğu ayrı bir saygı örneği olarak çocuklara öğretilendi... Eğer baba o gün yemeğe gelmeyecekse, tencereden ilk yemek yine babaya ayrılandı ve annem ne isterse olsun ileride sizler de bunu yapın geriye kalan yemekten babaya ikram olmaz diyen bir anneydi...

Çoğu komşumuzda gördüğümüzde bu şekildeki davranışlardı... Aile içerisinde saygı silsilesi her kişi için geçerleydi... Büyüklere saygı hastalıkta ve sağlıkta var olandı... Yoksa eskiden evliliklerde şimdiki gibi sözlü değil sessiz evlilik yeminleri vardı... Bizler de çocuklarımızı bu çerçevede büyüttük, saygılarında hiç bir kusur görmedik... Zamanımız çocukları için de saygı yine öğretilen olmakla beraber çocuklara söz geçirmek biraz zor... Çocukların dünyası çağımızda imkanları bol bir ortamda genişledikçe genişledi, çocuklar kendilerine ait yarattıkları ortamda büyüyenler oldular... Odasında olan, ders çalışan veya bir şekilde meşgul olan çocuklar zaman zaman anne ve baba eve geldikleri zaman kapıya koşanlar olmaktan uzaklaştılar... Sofra kurulduğunda yemeğini alan çocuklar televizyon önünde yerlerini almaktan çekinmiyorlar. Belki de bu durum alışkanlıklardaki değişimin kendisi ancak zaman geçiyor ve müdahale de yapılamıyor... Ancak saygıda, ana ve babaya hitapta kusur olmadığı müddet bu gibi haller de hoşgörü ile sınırlanıyor...

Ramazan günlerindeki duygu yoğunluğu aramızdan nice anne, babaya saygı olarak, geleneklerimizin ve kültürümüzün bir gereği olarak kendini dualarda yüreklerde ve kabir ziyaretlerinde buluyor. İnsan kendine duyduğu saygıyı karşısındakine verdiği zaman karşılığını alandır... Yine eski bir çalışanımızın bana yazdığı ' Özel abim için hatim okumaya başladım. Kadir gecesi dualarla ruhuna bağışlayacağım ' dediği gibi...

Mübarek Ramazan ayında aramızdan ayrılan ana ve babalar için 'Ey Rabbim! Anne babam beni küçükken nasıl terbiye ettiler, besleyip büyüttülerse, sen de onlara merhamet et, geniş rahmetine kavuştur!' diyebilmek erdeminde olmak saygıda son mertebe olandır. Fakir olsun zengin olsun her ailede evlattan evlada geçecek ebedi saygının özeti işte bu cümledir...

Bu haber 1484 defa okunmuştur

:

:

:

: