Devlet eliyle zehirlemede bir sakınca görmediler

Bayramı geride bıraktık.

Bayramı geride bıraktık.
Gündem dair yeni birçok konu da işleyebilirdim bugün.
Crans Montana var, trafik kazaları var, sağlıkta yaşanan sorunlar var, rüşvet aldı verdi iddiaları hala güncel, arazi peşkeşleri de öyle.
Vatandaşlık dağıtma işlerinde ölçü kaçmış mevzusu var.
Partizanlık var, adam kayırmacılık var. Peşkeş var, yolsuzluk var, var oğlu da var.
Tabi ki sırası geldikçe hepsine ayrı ayrı değineceğiz.
Ama bugün hepimizin sağlığı ile nasıl oynadıklarını, insan hayatına bu ülkede ne denli önem verilip verilmediğini bir kez daha hatırlatmak istedim.
Gıda analizlerinde Ocaktan itibaren yüzde 50 ölçüm belirsizliği kullanılıyormuş.
Tarım dairesi de bunu doğruladı.
Üstelik normalmiş gibi gösterdi.
Yani anlayacağınız aslında uzun bir zamandan beridir bizi zehirliyorlardı.
Kimler?
Bu devletin sorumlu kurumları.
Olay meydana çıktıktan sonra bu uygulamayı askıya aldıklarını duyurdular.
Peki kim vermiş bu kararı?
Tarım Dairesi mi?
Tarım Bakanlığı mı?
Sağlık Bakanlığı mı?
Yüzde 50 kalıntı ile sofralarımıza aylardır taşıdığımız zehirli gıdaların sorumluları kimlerdir?
Şimdi diyorlar ki bu kararı askıya aldık.
Peki neden?
Çünkü konu ortaya çıktı.
Halk tepki koydu.
Peki kim verdiydi bu kararı ve şimdi kim verecek bunun hesabını?
Ha de bakalım diyeceğim ama bu sorumluluğu alıp da bir adım öne çıkacak ahlak bizim bu coğrafyanın çok uzağında kaldı.
Sağlık Bakanı Faiz Sucuoğlu diyor ki; bu uygulama Avrupa’da da mevcut.
Yani Avrupa’da da yüzde 50’ye kadar tolerans yapılıyormuş bu tür gıda ürünlerinde.
Yalan!
Hem de koca bir yalan.
Avrupa’da böyle bir uygulama yok.
Öncelikle bunu belirteyim.
Avrupa da böyle zehir kalıntısı kimyasallar olan ürünler piyasaya çıkartılmıyor.
Dolayısıyla bir tıp doktorunun böylesi bir konuda yalana başvurması bir yana, mesleki sorumluluğu gereği de insan sağlığını ciddi anlamda tehdit eden bir uygulamayı siyasi maksatları için savunmaya geçmesi kelimelerle izah edilebilecek bir şey değil.
Bu düpe düz sorumsuzluk.
İnsan hayatına kastetmektir.
Burada açık bir suç işlenmiştir.
Ve/fakat böylesi bir suçun niteliğini sorgulayabilecek cesur kanun insanları maalesef yok bizim ülkemizde.
Önceki gün bir restoran işletmecisi ile konuştum.
Ve kendisine bu durumdan ötürü rahatsızlık duyup duymadığını sordum.
Nihayetinde her gün işletmesine sebze, meyve alan bir insan.
Tek kelimeyle risk etmiyorum dedi.
Nasıl yani dedim.
Güney’den tedarik ediyorum bu tür gıda gereksinimlerimi diye ekledi.
Bir doktor dostuma sordum.
Ne yapacağız bu denetimsizlikle dedim.
Yediğimiz ürünlerin güvenirliği kalmadı her gün yeni bir iddia ile uyanıyoruz, o üründe limit üstü, şu üründe bilmem ne kalıntısı falan dedim.
O da, ben buradan bu tür gıda maddelerini almıyorum dedi.
Peki nereden alıyorsun diye sordum.
Güney’den dedi.
Ve daha bildiğim, tanıdığım bir çok insan bu tür meyve, sebze ve Kuzey’de güvenilir bulmadıkları bir çok gıda ürününü Güney’den alıyorlar.
Ha de bakalım şimdi söyleyin haksız mı bu insanlar?
Elbette değiller.
Yerden göğe kadar da haklıdırlar.
Bile bile ailelerini çoluk çocuklarını neden zehirlesinler güvenilir olmayan ürünlerle?
Geçiyorlar Güney’e, orada her türlü tahlili yapılmış gıda ürünlerini tedarik ediyorlar.
Üstelik aldıkları ürünlerin sağlık sertifikalarını da görerek.
Bu haber 245 defa okunmuştur

:

:

:

: