İkinci haftadayız… Crans Montana denilen yerde başlayan ucu açık bir şekilde süren ve ne olacağı aslında kimine göre belli kimine göre belli olmayan Kıbrıs sorununa çözüm bulma müzakereleri ya da bir diğer ismiyle Kıbrıs konferansını takip ediyoruz. Tabi uzaktan her ne kadar zor olsa da orada olan arkadaşlarımızın özverili çalışmaları sonucunda bizler de bilgiye anında ulaşıyoruz.
Yazımı yazarken henüz daha akşam toplantısı netlik kazanmamıştı. Ondan dolayı belki de siz bugün bu satırları okurken her şey farklı bir formata bürünebilir. Olumlu ya da olumsuz…
Gün içinde gerek Crans Montana’daki arkadaşlarımızla gerekse bazı siyasi isimlerle yaptığımız görüşmeler sonucunda bazı düşüncelerimiz değişti. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in geçtiğimiz hafta konferansa katılmasının ardından ivme kazanan masa toplantıları umut vermişti hepimize. Ama bugün bir kez daha gördük ki huylu huyundan vazgeçmez. Ve işi yokuşa sürmeye alışmış insanlar emin adımlarla daha dik yokuşlar bulmak için çaba harcar. Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis Türkiye’ye öyle bir laf etmiş ki ne yeni ne yutulur. Türkiye’nin Ada da varlığını ister kabullenin ister kabullenmeyin şu anda masada garantör konumunda bulunuyor. Temsiliyetini de geniş bir heyetle, Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu yapıyor. Hatta gayet de iyi yapıyor. Olumlu tavrı, olaylara serin kanlı yaklaşımı ile karşı tarafı iyice geriyor. Burada Sayın Cumhurbaşkanımız Mustafa Akıncı’ya değinmeden geçemeyeceğim. Heyeti ile birlikte bölgeye gayet iyi çalışarak gidilmiş ve Rum tarafını şaşırtacak nitelikte bir performans sergilemişlerdir. Umudumuz olarak yola çıktılar ve emin adımlarla yola devam ediyorlar. İşte bu güzel tablonun bir de karşı tarafı var ki o da Güney… Bizim siyasilerimiz Guterres’in yeniden konferansa gelip bir önceki ziyarette yakalanan ivmenin yeniden yakalanması için öneri mektubu hazırlarken, Anastasaidis ise Türkiye’ye çatmaktan kendini alamıyor… “Türkiye hizaya gelmeli” Bu ne demektir Allah aşkına… Anastasiadis hedefi şaşırmış olmalı. Gerginlikten kime çatacağını bulamadı herhalde. Her istediğinin olacağını zannederek ve bu şekilde öğretilerek başta hatayı yaptığını farkında değil sanırım. Zamana oynadığının ve bu işi aslında bitirmek için değil de orada süreci baltalamak adına gidilen yolda bir günah keçisi seçmek için hareket halinde olduğunu anlamayacak kadar ne çocuğuz ne de safız. Ama Güney şunu bilmelidir ki günah keçisi biz olmayacağız. Bu işte aslında günah keçisi de olmayacak… Günah’ın kendisi Güney olacak.