Şaşırdık mı? Tabi ki hayır

Ana gündemin dışında ama ana gündemin haricinde iç gündemde bizi boğan bir konuyu aklıma taktım son günlerde.

Ana gündemin dışında ama ana gündemin haricinde iç gündemde bizi boğan bir konuyu aklıma taktım son günlerde. Bir yandan Crans Montana, bir yandan kim ne dedi derken kendi iç meselelerimizi unuttuk. Her şey iyi hoş da yaşadığımız yeri gözümüzün önünde dururken nasıl bu kadar öteleyebiliyoruz anlayabilmiş değilim.
Geçenlerde bir arkadaşla sohbet ediyoruz ve aslında bildiğimiz ve sıklıkla karşılaştığımız ama ısrarla göz ardı ettiğimiz bir konudan dem vurdu.
İsmini vermek istemediğim bir devlet dairesinde işi varmış ve sabahın erken saatlerinde gitmiş. Bekle Allah bekle ki personel gelsin. Gelmişler… Ama saat ne hikmetse 09:12’ymiş. İçinden düşünmüş ki “herhalde işleri vardı”… O gün yapması gereken işini halletmiş ve evinin yolunu tutmuş. Bir sonraki gün yine aynı dairede aynı kişi ile işi varmış sabah sabah yine kalkmış ve yola koyulmuş. Yine bekle Allah bekle. Görevli arkadaş bu sefer sat 09:27’de gelmiş. Bizim arkadaş ta bu işte bir yanlışlık var iki gün üst üste insanın işi olmaz olursa tam gün izin alır kullanır demir. Bir sonraki gün de meraktan gitmiş ve görmüş ki söz konusu personel yine yok. Dayanamamış ve odadaki diğer personele “görevli arkadaş yok mu?” diye sormuş… Görevli arkadaşın oda arkadaşları “o” hep geç gelir demişler. Devlet dairesi iş başı saati belli nasıl olur bu diye sorduğundaysa herkes birbirine bakmış ve “e ne olacak” demişler. Aralarından biri de “ne defter imzalar ne izin yazar kafasına göre işe gelir” demiş.
Bu olayı dinlediğim zaman şaşırmadım ama utandım. Neden mi utandım. Bizler özel sektörde özellikle basın mensubu olarak zaman mevhumunu gözetmeden çalışan kişileriz. Yangın olur, sel basar, kaza meydana gelir… Saat kaç olursa olsun görevimizin başındayız ve olmaya da devam etme yoklunda kararlıyız. Devlet memuru olmayı hemen hemen herkes bir zaman diliminde aklının ucundan geçirmiştir ve geçirmektedir nedeni yukarıda anlatılanlar olsa gerek. Burada idarecilere büyük görev düşüyor. Personeliniz kaçta gelip kaçta gidiyor? Size gün içinde ne kadar verim sağlıyor? Giriş ve çıkışlar imzalanıyor mu? Bunlar devlet dairelerinde çalışanların sorumluluğudur. Vatandaş mesai başladığı anda hangi daireye giderse gitsin hizmet almak ister. Kamuda çalışanların görevi de vatandaşa mesai başlangıcından bitimine kadar hizmet vermektir. Zaten kısa olan çalışma ve vatandaşa hizmet verme süresini bir de keyfi işe gelme saatleriyle daha da kısaltarak vatandaşa yapılan haksızlık bir an önce önlenmelidir.
Kamunun imkanları diye diye kuruttuk, bari vatandaşın bir avuç umudunu olsun artık kurutmayalım. İmkanları imkansızlıkla boğmayalım…
Bu haber 272 defa okunmuştur

:

:

:

: