Crans-Montana zirvesinin ardından takke düştü, kel göründü. Yarım asra yaklaşan müzakerelerde ne olacağı da, ne olmayacağı da belli oldu.
Artık yeni bir sayfa açıldı. Maronitlerin dönüşünü içeren tarihi kararın ardından sendeleyen Rum yönetimi, bir de Kapalı Maraş’ın açılmasıyla ilgili söylentileri duyunca iyice paniğe kapıldı.
Birleşmiş Milletler’e koşarak, “Maraş açılamaz” diye ağlamaya başladılar. Çünkü ezberleri bozuldu.
Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, “Ben Sayın Cumhubraşkanı Mustafa Akıncı’nın yerinde olsam sürecin bittiğini dünyaya göstermek adına bu geldiğimiz noktada gider Meclis’e bir oturumda bilgi veririm. Müzakerecilik görevimi Meclis’e iade ederim” dedi.
Buna katılmıyorum. Bu gereksiz bir hamle olur. Aksine Cumhurbaşkanı Akıncı, Crans-Montana’da zaten elinden geleni yaptı. Bu noktadan sonra eğer görüşmek istiyorlarsa, kapımız yine açık olmalı.
Ancak görüşme dediysem yine “Sıfır asker, sıfır garanti” söylemiyle çözüm yolunda ipe un sermelerinden söz etmiyorum. İki bölgeli, iki kesimli bir federasyonu içeren gerçek bir çözümden söz ediyorum.
Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’nun bir diğer tespitinin altına ise elbette ben de imza atarım.
Ne yazık ki Kıbrıs Türk halkının 50 yılı müzakere adı altında çalındı. Çünkü Rum tarafının amacı gerçekten bu adayı bizimle paylaşmak değil, bize patronluk yapmaktı.
Bunu başaramayacaklarını bugün anlamadıysalar, bundan sonra atılan adımlarla anlayacaklardır.
Türkiye’nin B planı çerçevesinde zaman zaman gündeme gelen “KKTC’nin tanıtma” yoluna çıkılmasıyla ilgili görüşlerini de paylaşan Bakan Ertuğruloğlu, Kosova modelini öneriyor.
Kosova’nın yüze yakın ülke tarafından tanındığını, ancak BM’ye üye olmadığını, dolayısıyla BM’ye üye olmadan da tanınma olabileceğini vurgulayan Ertuğruloğlu’nun sözleri, önümüzdeki dönem yavaş yavaş ortaya çıkacak yeni sürprizlerle daha da tartışılacaktır.
Ertuğruloğlu’nun bir diğer önerisi olan “Serbest ticaret bölgesi olalım” fikrinin ise biraz daha olgunlaştırılmaya muhtaç olduğunu düşünüyorum. “Sıfır fon, sıfır vergi” ile bunu kolayca halledebilmek için çok güçlü bir mali desteğe ihtiyaç var.
Tanınmayan bir ülkeye, serbest ticaret bölgesi de olsanız, nasıl kolayca yatırımcı çekeceksiniz?
Bu önemli bir soru işareti.
Ama şurası bir gerçek.
Kıbrıs Türk halkının, çalınan 50 yılının hesabını sormaya hakkı var.
O hesap Crans-Montana’da kapanmadıysa, B Planı ile bu hesabı görmenin yolları aranmalıdır.
Çıkılan yol o yoldur. Rum tarafı bu yolun sonunu gördüğü için telaşlandı. Bize düşen bu yolda emin adımlarla yürümeye devam etmektir…