Hayaller ve gerçekler

Almanya Başbakanı Angela Merkel, ekim ayında gerçekleştirilecek Avrupa Birliği Zirvesi'nde Türkiye'nin üyeliğini masaya yatırmak istediğini belirtti.

Almanya Başbakanı Angela Merkel, ekim ayında gerçekleştirilecek Avrupa Birliği Zirvesi'nde Türkiye'nin üyeliğini masaya yatırmak istediğini belirtti.
'Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliğinin hiçbir zaman taraftarı olmadığını' da resmen itiraf etti.
Şansölye, Türkiye ile AB arasındaki üyelik müzakerelerin durdurulup durdurulmayacağına ilişkin bir kararın ancak ortak alınabileceğini vurgularken, sinyal çakmayı da ihmal etmedi. 'Üye devletler arasında konuyla ilgili bir ihtilaf yaşanmamasını arzu ettiğini' söylerken, karşı görüşte olan ülkelere aba altından sopa gösterdi.
Bunlar Almanya’da seçime hazırlanan Merkel’in seçim öncesi oy toplamak için kurduğu cümleler, bir bakıma hayalleri…
Gerçekleri ise dün Avrupa Parlamentosu Başkanı Antonio Tajani dile getirdi. Avrupa Birliği'nin Türkiye ile sığınmacı sorunu, terörle mücadele gibi konular için diyalog yollarını açık tutmak zorunda olduğunu ifade eden Tajani, 'AB, Türkiye'ye kapıyı açık tutmak zorunda' dedi.
Bir başka ifadeyle Türkiye ile müzakere eder gibi yapmaya devam etmeliyiz diyor Avrupa Parlamentosu Başkanı… Aksi halde sınırlarımıza yığılacak mültecilerle baş edemeyiz demeye getiriyor.
Kısaca Ankara’nın aylar önce yaptığı “O mültecileri otobüslere bindirir, Avrupa’nın kapısına yığarız” açıklamasının yarattığı endişe, hala Avrupa’da hüküm sürüyor.
Bakmayın siz Merkel’in seçim öncesi atıp tuttuğuna, iş sonunda karar aşamasına gelince o da pekala bu dengeleri göz önünde tutacaktır.
Bizim KKTC olarak AB ile ilişkilerimize gelince orada durum biraz daha karışık. Cumhurbaşkanı Akıncı, geçtiğimiz hafta Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’e gönderdiği mektupta, Kıbrıs Türk tarafının AB ile temasının artmasının ve müktesebata uyum hazırlıkları bağlamında sürdürülen çalışmaların kesintiye uğramadan devam ettirilmesinin önemine değindi. “AB’nin teknik desteğine ihtiyacımız var” diyen Akıncı, bu yöndeki çalışmaların Rum tarafının engellemelerinin kurbanı olmaması gerektiğini belirtti.
Ancak bu bir temenniden öte gidemedi.
“Çünkü müzakere yoksa AB uyumu da yok” diyen Rum Hükümeti Sözcüsü Nikos Hristodulidis’in niyeti açıkça belli.
Crans Montana sonrası devrilen masayı yeniden kurmak için AB kozunu masaya sürüp, KKTC’yi rehin almak istiyorlar.
Peki AB ile nereye, ne zamana kadar bu dans devam edebilir. Bu arada AB kriterlerinden bahsetmiyorum. İngiltere’nin çıkmayı tercih ettiği, İspanya ve İtalya’nın da tartışmaya açtığı Hristiyan kulübü, daha doğrusu Almanya’nın domine ettiği örgütten söz ediyorum.
O AB ne zamana kadar ayakta kalır. Gerçekten önümüzdeki 20-30 yıl içinde AB’nin bugünkü haliyle kalabileceğini düşünen var mı?
Bu soruların hepsi esaslı cevaplara muhtaç. O yüzden Avrupa’nın kriterlerine kesinlikle ‘evet’ ama AB ile ilgili derin soruların zamanı geldi de geçiyor bile…
Bu haber 455 defa okunmuştur

:

:

:

: