Dış cephe yoğun, iç cephe daha da yoğun

Değerli okurlar. Bugün dilerseniz.

Değerli okurlar.
Bugün dilerseniz.
Ülkemizin, iç cephesine bir göz atalım.
Tabii, iç cepheyi dış cepheden ayırmak mümkün değil.
Her ikisi de.
Birbirlerinin, tamamlayıcısı durumunda.
İç cephedeki, önemli olaylardan biri.
BMGS’ nin, iyi niyet misyonuna dayanarak, yapılan görüşmelere dair, Genel Sekterin
Güvenlik Konseyine sunmak üzere hazırladığı metin.
Cumhurbaşkanlığında, bu konuda yapılan toplantıda. Metindeki eksiklikleri içeren bir mektubun, GS ‘e yazılması.
Anlaşılan o ki.
Rapor metni, saray tarafından eksik veya yanlı bulunup. Bunların düzeltilmesi için de, mektubun kaleme alınması.
İç cephede, bana göre, en önemli ikinci gelişme. Sn. Başbakan Özgürgün’ün ortaya attığı “ Başkanlık Sistemi.”
Değerli okurlar, hatırlanacağı üzere.
Zaman zaman, bu sistem dillendirilerek. Ülkedeki sorunların mevcut sistem olan “Parlamenter Sistemden” vaz geçilerek, “Başkanlık Sistemine “ geçilmesi ile sona erdirileceği yollu düşüncenin. Ülkemizde, bayağı yer etmesi.
Değerli okurlar.
Dünyada, en çağdaş siyasi idare sistemi “Parlamenter Sistemdir.”
Bunu, Siyaset Bilimi veya Hukuk okuyanlar, gayet iyi bilirler.
Parlamenter sistemde, denetleme mekanizmaları işletilirse. Sistemin tıkırında gittiğini herkes görecektir.
Unutmayalım ki.
Bizim, Federe Devlet Anayasamız.
“ Yarı Başkanlık Sistemi” idi.
O dönemdeki siyasiler, şimdiki gibi.
O sistemden şikayet ederek, sorunların, uygulanmakta olan “Parlamenter Sistemle” giderileceğinin, hesabını yaparak. Şimdiki sistemde karar kıldılar.
Aradan 35 sene geçti.
Bu defa, yarı değil de tam Başkanlık Sistemi gündeme getiriliyor.
Ülke yönetmek.
Yöneticilerin, Demokrasi anlayışlarına bağlı bir husus.
Bir ülkede.
Demokrasinin, en çağdaş biçimi sistem olarak kabul edilsin.
Ülkeyi yönetenlerde, Demokrasinin d’si yoksa. Demokrasiyi hazmetmedilerse sistem ne kadar demokratik olursa olsun. Ülke yönetimi mümkün olmaz.
Bunu, tersine çevirirsek.
Demokrasinin olmadığı ülkelerde.
İş başındakiler, demokrasiyi özümsediler hazmettilerse. Sistem demokrasi olmasa dahi. O idareden, büyük bir çoğunluk memnun kalır.
Ülke yönetmek.
Demokrasinin ve onun tamamlayıcısı olan Hukukun, tüm kurallarını çalıştırmazsanız. Hangi sistemi getirirseniz getirin.
Ülkeyi yönetemezsiniz.
“Yönetirim, sanırsınız.”
Bir müddet sonra da.
Başka sistem arayışlarına girersiniz.
Başkanlık sistemini, birçok siyasi bilim adamı. Diktatörlüğe giden yol olarak görüp, büyük eleştiriler yapmaktadır.
Hangi Demokratik sistem, olursa olsun bunu yönetecekler. Platon’un şu sözleri ile belirlenir:
“Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ama, milletin kendini yönetecekleri, iyi seçmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır. Eğer bu sağlanamazsa, demokrasi otokrasiye geçebilir. Halk, övülmeyi sever onun için güzel sözlü Demagoglar, kötü de olsalar başa geçebilirler. Oy toplamasını beceren herkesin, devleti idare edebileceği sanılır.
Demokrasi bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse Oligarşi oluşur. Devam edilirse Demagoglar türer. Demagoglardan da, diktatörler çıkar.”
Platon’un, bu alıntısından çıkardığımız:
Sıkıntıların kaynağının, siyasi sistemden dolayı olmadığıdır.
Sıkıntının kaynağının, ülkeyi yönetenlerde odaklanmış olmasıdır.
Değerli okurlar.
Sizlerin, bu konudaki düşünceleriniz çok önemli.
Çünkü demokrasiyi de, uygulanmakta olan sistemi de, idare sizin iradenize bağlı.
Bu haber 3712 defa okunmuştur

:

:

:

: