Öfke ve nefret iki irite edici duygu... Nefret insanın baskı altına aldığı bir duygu olsa da öfke kontrol dışı olarak insanın davranışlarının iç yüzünü ortaya çıkarır... Öfke ve nefretin kısıtlanan, önüne geçilen, özgür olma haline yapılan müdahaleye kişinin cevap veremediği duygularının toplam halindeki boşluğun kendisi olduğu ifade edilen bulgulardır... Herhangi bir çalışma yerindeki birey hakkının ne kadarının çiğnendiğini ait düşüncelerini ruhundaki derinlikte hissederse ve bunu dışa vurma imkânı yoksa nefretini artan bir biçimde hisseden olur. Bu duygular içerisine giren insanın ne kendisine ne de çevresine bir faydası olmaz. Ülkemizde sayıları az da olsa genelde bu duyguları taşıyan insanların diğer insanlar ile bu çeşit bir duygu alış verişi olandır... Sosyal yaşamda olsun siyasi yaşamda olsun belki de ekonomik nedenlerin verdiği sıkıntılı hayat insanı öfkelendirmekte, öfkelendirmekle kalmayıp bir birlerinden nefret eder derecesinde davranış bozukluğu içerisine hapsolmuş duygularını bir şekilde dışa bizlere yansıtan olurlar... İçlerindeki adı konulmaz boşluk acayip bir şekilde bu özgüveni olmayan kişilerin esir oldukları alandır... Tepkileri de içlerindeki öfkenin ve nefretin yine kendi ezikliklerinin kıvamında ortaya koyduklarıdır... Son günlerde yani seçim dönemine girdiğimiz bu süreçte etrafınıza dönüp bir bakınız, onu geçiniz sabah gazete özetlerini televizyon veya işinize giderken aracınızın radyosundan dinleyin, internet ortamında sosyal medya hesaplarınız varsa, paylaşımları okuyunuz, paylaşımların altındaki yorumlara geçiniz ve bazı insanlarımızın belki de kendi öfke ve nefretini kendilerince bileyenlerin onlara ne kadar kötü şeyler yazdırdıklarını okuyacaksınız... Hayret ettiğiniz tek şey ise o insanın içindeki kirliliğin kalemi ile klavyesi ile dışa vurumunun görülmesidir. İnsanların düşünce özgürlüğü ve bunu dışa yansıtması elbette hakkıdır lakin bu hakkını kullanırken karşısındakinin tek olmadığını o kişilerin de sevenlerinin bulunduğunu, ailesi, çocukları ve toplum içindeki bir konumu olduğu unutulmamalıdır... Mobbing nedir biliyorsunuz ama bir kez daha buradan yazmakta fayda vardır. 'Mobbing ya da bezdiri, bir grup insanın, bir kimseye veya başka bir gruba sosyal kabadayılık yapması. Latince kökenli sözcük; psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermek anlamlarına gelir.' İşte bütün bu başlıklarda yapılan sosyal kabadayılık sadece yapanın ahlakı ile doğrudan ilişkilidir... Bu şekildeki hareketler bir öfkenin ve nefretin insan ilişkilerine vurduğu darbedir... Ne elde edileceği ise meçhuldür... Hayatta sosyal ilişkiler, ekonomik ilişkiler düzelir, seçimler gelir geçer şunun şurasında 59 günlük bir süre sonra sandıklar açılır bir sonraki yerel seçimlere kadar kapanır... Sandıklar yeniden kurulur... KKTC de Belediye Başkanı meclis üyeleri derken yine aday adaylar belirlenir... Ülkemizde Cumhurbaşkanlığı, Milletvekili seçimi ve Yerel seçimler gündemin büyük bir bölümünde yeri olan yasal gerçeklerimizdir. Arkanızda ne kalır, mesnetsiz yorumlar ve yazılar ve yapılan kırgınlıkların etrafa saçılmış kin ve nefreti... Nedeni ne olursa olsun o insanlara geçici kin ve nefret duysanız bile bu gibi yorumlardan sakınınız. Dün baktığınız yüze yine bakacağınızın hesabı ile hareket ederseniz inanın yaptıklarınıza, yazdıklarınıza, utanıyorum demeden, özür gerektiren duruma düşmezsiniz... Her şeyin bir kuralı olduğu gibi siyasetin kendi kuralları içerisinde mücadelede siyasi partilerin üyeleri, sempatizanları ve yetkili kurulları olarak sadece çalışmaya yer veriniz, göreceksiniz ki kazanan siz değil toplum olacaktır...
Bu güne söz ise Şems'den; 'Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine, sevmek ve sevilmek için çareler arayın.'