Safları sıkı tutmalıyız

Rum yönetimi, Yunanistan ve Mısır enerji ana konulu 5’inci üçlü zirvesini Rum tarafında yaptı.

Rum yönetimi, Yunanistan ve Mısır enerji ana konulu 5’inci üçlü zirvesini Rum tarafında yaptı.
Dün “Bizim için ‘şer üçgeni’ sayılabilecek bu oluşuma siz İsrail’i de ekleyin. ‘Şert dörtgeni’ olsun” demiştim.
“Çünkü bu oluşum, bölgede enerji kaynaklarının paylaşımı konusunda Türkiye ve KKTC’yi tamamen saf dışı bırakma planıdır” diye yazmıştım.
Ateşe koşan kelebekler gibi bu oluşumda yer almak için can atan yeni ülkeler türedi.
Zirveden üçlü ittifakın İtalya ile genişlemesi kararı da çıktı. Türkiye’ye de, Rum yönetiminin tek yanlı ilan ettiği “Münhasır Ekonomik Bölge” içerisindeki faaliyetlerden uzak durması için “Lefkoşa Beyannamesi” adı altında bir çağrıda bulundular.
Şüphesiz hiçbir haklı gerekçeye dayanmayan bu beyanname, Ankara’nın bir kulağından girer, öbür kulağından çıkacaktır.
Dün bizim açımızdan bölgenin geleceğini ilgilendiren fevkalade önemli bir zirve vardı.
Türkiye, Rusya ve İran liderlerinin Soçi’de yaptığı Suriye zirvesi, bölgedeki kargaşanın çok yakında sona ereceğini gösteriyor.
Bu kargaşa biterken kimi süper güçlerin hayallerini süsleyen ‘terör devletlerinin’ oluşmayacağı güvencesi ise Ankara’nın birinci önceliği oluyor.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, şöyle dedi:
'Suriye halkının öncülüğünde ve sahipliğinde yürütülecek kapsayıcı, özgür, adil ve şeffaf bir siyasi sürecin hayata geçirilmesine yardımcı olmak hususunda görüş birliğine varmış bulunuyoruz. Terörist unsurların süreçten dışlanması önceliğimiz.”
Erdoğan, 'Bir terör örgütüyle aynı çatı altında olmamızı, bizden kimse beklememelidir. Suriye’nin toprak bütünlüğüne bağlılığımızı ifade ediyorsak, eli kanlı bir çeteyi meşru bir aktör olarak göremeyiz' diyerek PYD hassasiyetinin altını kırmızı çizgilerle çizdi.
DEAŞ’la mücadele kisvesi altında Batı’nın diğer terör grubu PYD’yi desteklemesini kabul etmeyen Ankara, bu planın bölgedeki enerji yataklarının paylaşımıyla ilgili olduğunun elbette farkındaydı.
Rumlar, Mısır, Yunanistan ve İtalya’yı da içine alarak bölgede bir güç merkezi oluşturmak isterken, Ankara’nın Soçi zirvesindeki tutumu Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’da sahnelenmek istenen kirli oyunu bozacak.
Elbette Türkiye bu oyuna karşı mücadele ederken, başta ABD derin devleti olmak üzere tüm dünyanın baskısını üzerinde hissediyor.
Çünkü günün sonunda kazanan, bölgenin kaderinde söz sahibi olacak. Kaybeden ise önümüzdeki yüzyıl için önemli bir gol yiyecek.
Türkiye yanı başında PKK’nın Suriye koluna devlet kurdurmak isteyen güçlere boyun eğerse, emin olun gelecekte önemli bir bölünme tehlikesi yaşar.
Bu korkuyla mücadele eden Türkiye’nin bırakın Kıbrıs Türkü’nü, kendi halkının güvenliğini sağlama konusunda bile büyük sıkıntıları oluşur.
O yüzden mücadele, Türkiye kadar Kıbrıs Türkü’nü de yakından ilgilendiriyor. Bu mücadele artık “olmak ya da olmamak” mücadelesidir.
O yüzden safları sıkı tutmalıyız…
Bu haber 756 defa okunmuştur

:

:

:

: