Rumların günlerdir umutla beklediği Erdoğan’ın Atina ziyareti nihayet gerçekleşti. Bu ziyarete büyük umut bağlayan Rum yönetimine dört gün önceki köşe yazımda “Bu ziyaretten size ekmek çıkmaz. Boşuna hayal kurmayın” diye yazmıştım.
Hemen ardından da “Rumların zihniyeti değişirse ancak o zaman çözüm için bir umut belirir. Yoksa Rum yönetiminin yaptığı gibi çözümü adada değil de Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Atina ziyaretinde aramak, abesle iştigal etmektir” diye eklemiştim.
Dört gün sonra ortaya çıkan manzarada Erdoğan’ın söylediklerine bakarsak, ne kadar haklı bir tespitte bulunduğumuz bir kez daha ortaya çıkmıştır sanıyorum.
Çipras’la yapılan ortak basın toplantısında diplomatik teamülleri de zorlayan bir üslupla gerçekleşen açıklamalara bakarsanız ne dediğimi çok iyi anlarsınız.
Çipras’ın, “43 yaşındayım, 43 yıldır bu konu var” diyerek Kıbrıs sorununa yaptığı göndermeye eğip bükmeden cevap veren Erdoğan, “Ben de 63 yaşındayım. Aynı şeyi yaşadım. Bunu çözmenin yollarını ararken de burada ciddi bir tecrübeye sahibim. Süreci de yakından hep takip ettim. Takip ettiğim bu süreçte minderden kimlerin kaçtığını çok iyi biliyorum. Bu konuyla ilgili de bütün belgeleri, bilgileri rahatlıkla verebilirim' dedi.
Rum yönetimi ve Atina’yı açıkça hedef alan bu sözler soğuk duş etkisi yarattı.
Türk askerinin adadaki varlığına ilişkin eleştirilere de yanıt veren Erdoğan, 'Tamam da Yunanistan asker bulundurmadı mı, bulundurmuyor mu? Aynı şekilde orada asker bulundurma olayı 'Annan Planı' eğer uygulanmış olsaydı, bugün bu noktaya gelmemiş olacaktık. Bütün oradaki asker sayısı hepsi belli bir düzene oturtulmuştu. Ama oradaki referandumda kim ters hareket etti? Evet, Güney Kıbrıs ters hareket etti ve bugünlere geldik' diye konuştu.
Hava o kadar gergindi ki Çipras’ın 'Lozan Anlaşması'nın yeniden yapılandırılması söz konusu olamaz' sözlerine Erdoğan’ın 'Lozan sadece Ege'yi mi kapsıyor? Ege'nin dışında Lozan'la ilgili hiçbir şey yok mu? Batı Trakya'daki azınlıkların hukuku yok mu?' diye sorması tansiyonu daha da yükseltti.
Yunanistan’a kaçan FETÖ’cü askerlerler de bu tartışmaya tuz biber olunca suratlar iyiden iyiye asıldı.
65 yıl sonra gerçekleşen tarihi ziyaret, hiç beklenmediği kadar gergin bir atmosferde gerçekleşti.
Sanıyorum bu ziyarete büyük umut bağlayan Güney’de de bu yüksek tansiyonun yansımalarını bugün okuyacağız.
Müzakere masasının kendi istediği şartlarda yeniden kurulması için Erdoğan-Çipras görüşmesinden bir ışık bekleyen Rumlar büyük hayal kırıklığına uğradı.
Şurası bir gerçek ki, bugüne kadar Erdoğan’ın tabiriyle “minderden kaçarak” durumu idare etmeye çalışan Rum yönetiminin, bu müsabakayı kazanma şansı yoktur. Evet yarım asra varan süreçte olduğu gibi müzakereleri uzatabilir ama asla kazanamaz.
Sözünü ettiğimiz o minder, müzakere masasıdır. Siz, işinize geldiği her anda minderden kaçıp sonra, ‘gel yeniden güreşelim’ derseniz, bir gün karşınızdaki rakip de sizden sıkılıp, ‘ben artık vazgeçtim’ diyebilir.
O yüzden ya adam gibi o mindere çıkıp güreşin, yani müzakere edin. Ya da minderden çekilip kısa bir süre sonra hadi gel diye bizi tekrar mindere çağırmayın.
Çünkü Kıbrıs Türkü yarım asra varan bu maçtan sıkıldı. Haberiniz olsun…