Beni dinlemiyorsanız Akıncı’yı dinleyin…

Yazarlar arasında en sevmediğim cümle “Ben yazmıştım ya da söylemiştim” cümlesidir.

Yazarlar arasında en sevmediğim cümle “Ben yazmıştım ya da söylemiştim” cümlesidir. Ama öyle gelişmeler oluyor ki her gün yazı yazıp fikir beyan eden bizler için, bu cümleyi ifade etmek bazen kaçınılmaz oluyor.
Beş gün önceki köşe yazımda Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atina ziyareti için büyük umutlar besleyen Güney’i, “Kıbrıslı Türkler ile Rumlar arasındaki uzlaşmayı Atina'da iki garantör ülkenin Cumhurbaşkanı arasında yapacağı görüşmede aramak nafile bir çabadır” diye yazmıştım.
“O ziyaretten Rumlara ekmek çıkmaz” diyerek çözümün ancak burada iki halk arasında görüşmelerle sonuca ulaşabileceğini ifade ettim.
Ancak çözümü bu adanın dışında AB’de, BM’de, Washington’da, Rusya’da, Atina’da hatta zaman zaman İsrail ile yaptıkları ittifaklarda arayan Rumlar, sadece Kıbrıs Türkü ile çözüme ulaşabileceklerinin farkına varamadılar.
Bir türlü zihniyetlerini değiştiremediler.
Nitekim Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da dün bu meseleye parmak bastı. Kıbrıs konusunun esas aktörlerinin Kıbrıs’ta yaşayan iki halk olduğunu, Türkiye ve Yunanistan’ın sadece Kıbrıs’taki halkların isteklerine yardımcı olabileceğini söyleyen Akıncı, Rumları bir kez daha akıllarını başlarına toplamaları için uyardı.
“Önemli olan bu topraklarda yaşayanların ne istedikleridir. Bunu da hiçbir zaman akıldan çıkarmayalım” diyen Akıncı’yı tarihte yaşananlar da doğruluyor.
2004’teki Annan Planı sırasında yaşananlar da bunun en önemli kanıtıdır.
O gün, Kıbrıs Türklerin ‘evet’ dediği plana, Rumlar ‘hayır’ deyince kapının ağzına kadar gelen çözüm fırsatı tepilmiş olmadı mı?
Dün Rum basınında Erdoğan’ın Atina ziyaretiyle ilgili yorumlara baktım. Büyük bir hayal kırıklığı vardı.
“Anlaşmazlıkları mühürlediler” diyen Rum kamuoyu, bir gerçeği göz önünden kaçırıyordu.
O mührü aslında 2004’te Annan Planı’na ‘hayır’ diyerek kendileri vurmuştu. Evet Crans Montana’da o mührün tekrar açılması için fırsat vardı. Ancak orada da 2004’te attıkları mührü perçinlemekten başka bir şey yapmadılar.
Rum siyasetçilerin ayakları artık yere basmalı.
Rumlar Akıncı’yı dinlesin. Çözümü başka başkentlerde değil, adada arasınlar.
Zira çözümü burada değil de başka yerlerde aramanın derin şokunu Atina’da bir kez daha yaşadılar.
Erdoğan’ın deyimiyle sonsuza kadar minderden kaçamazsınız. Kaçak güreş de bir yere kadar sürer. Sonunda o teması sağlamak, Kıbrıs’ın minderi olan müzakere masasında gerçeği kabul etmek zorundasınız.
Ya kabul edip birlikte yaşamanın yolunu ararsınız ya da iki halk kendi yolunu ayrı ayrı bulur. O zaman da iyi komşuluğun şartlarını konuşursunuz. İkisinden birini seçeceksiniz.
Vakit yarım asrı beş geçiyor. Zaman bitti…
Bu haber 365 defa okunmuştur

:

:

:

: