Yanılmıyorsam 2009 yılı falandı, Genç TV’de Hüseyin Özgürgün ile bir program yapmıştım.
O yıllarda sadece milletvekiliydi.
Parti başkanlığı falan yoktu.
Programa 1999-2002 yılları arası bir model olduğunu düşündüğüm koyu renk bir Mercedes otomobille gelmişti.
Sonra aradan yıllar geçti.
O programdan sonra da ilk karşılaşmamız Lefkoşa’da Merit Otel’de parti genel başkanı olduktan sonra düzenlendiği bir basın toplantısında oldu.
Daha sonra da görüşmek bir daha kısmet olmadı.
Şimdilerde ise malum kendisi bir Başbakan.
Ve hakkında çıkan türlü iddialarla anılıyor.
Bu iddiaların, özel yaşam alanı ile ilgili olanları beni hiç ama hiç ilgilendirmez.
Lakin işin mali kısmı sanırım toplumsal bir ilgi alanı oluşturdu hepimizde..
Çünkü ortaya somut olarak konan belgeler üzerinde gördüğümüz rakamlar var ki, aylık 13 bin TL sabit maaşı dışında herhangi bir geliri olmayan birisi için oldukça fazla rakamlar bunlar.
Bu paralar havadan yağmadığına göre, izaha muhtaç bir durum var ortada.
Bu arada hemen belirteyim avukatı aracılığıyla mahkemeye 13 bin TL aylık sabit maaşından başka herhangi bir geliri olmadığını bizzat kendisi deklare etmişti Sayın Özgürgün’ün..
Dolayısıyla ilgili banka tarafından mahkeme emri ile ortaya konan belgeler ve bu yönde ifade veren banka yetkilisinin söyledikleri artık iddiadan öteye taşınmış ve konuya bir gerçeklik getirmiştir.
Yani anlayacağınız Başbakan Hüseyin Özgürgün’ün aylık kazancı olan 13 bin TL maaşından başka bir geliri olmadığı halde banka hesabında döndürdüğü yüz binlerce hatta milyonlara varan dolarların kaynak olarak açıklanması elzem olmuştur.
Zira Başbakan da olsa sonuçta bir kamu görevidir ifa edilen Başbakanlık görevi.
Üstelik iddia edilen odur ki Sayın Özgürgün’e ait hesapta bu yüksek meblağları içeren para akışının Başbakan olduktan sonra ki döneme geliyor olması konun her açıdan ne kadar vahim bir boyutta olduğunu gösteriyor.
Dolayısıyla Sayın Özgürgün’ün bir an önce bu paraların kaynağını açıklaması kamu vicdanında oluşan toplumsal bir beklenti yanında hukuki ve yasal bir gerekliliktir.
Umarım en yakın zamanda Sayın Başbakan sorumlu davranıp bu paraların hangi kaynaktan geldiği konusuna bir izahat getirir..
Bu bağlamda bir kaç satır da bu konuyu önemsizleştirmeye çalışıp mevzuyu özel hayat çizgisine çekmeye çalışan bazı gazeteci/ köşe yazarı dostlar için yazmış olayım.
Değerli dostlar; öyle zannediyorum ki bilerek sapla samanı bir birine karıştırıyorlar, ve/fakat işin en üzücü ve çok düşündürücü yanı toplumun da bunu karıştırması için büyük çabalar harcıyorlar.
En az benim kadar, sizler kadar bu değerli gazeteci dostlar da burada mevzu bahis olanın Sayın Özgürgün’ün özel yaşamı olmadığını aslında çok ama çok iyi biliyorlar.
Burada mevzubahis olanın 13 bin TL maaşla, milyonlarca dolarlık bir banka hesabına nasıl ulaşıldığıdır.
Dolayısıyla bunu es geçip, sadece özel hayatı öne çıkararak mevzuyu önemsizleştirmeye çalışmanın ve “Yahu adamın özel hayatıdır, size ne?” demeye getirmenin çabasıyla işin vahim boyutunu gözlerden kaçırmanın gazetecilik etiğiyle bağdaşmadığı da çok net.
Oysa bu değerli gazetecilerin önce konuyu bir soruşturması, araştırması, sorgulaması ve toplumu aydınlatması gerekiyordu.
Gazetecilik mesleğinin etik değerleri bunu gerektiriyordu..
Ama maalesef gördüğümüz bu olmadı..