UBP için aslında yazacak, söylenecek pek bir şey yok.
Kendi yarattığı bu sistemin ayakta kalmasını en iyi şekilde sağlıyor.
Yani?
Veriyor alıyor, belli bir seçmen kitlesini memnun ediyor ve karşılığının UBP’ye oy olarak dönmesini sağlıyor.
Bireysel kazanımları önde tutuyor.
Kısacası menfaat dağıtıyor, bunun karşılığında da iktidarını sürdürüyor.
İstihdam yapıyor, arazi dağıtıyor, kredi verdiriyor, vatandaşlık dağıtıyor vs vs..
Nihayetinde 40 yıllık bir gelenek..
Ve kurulan bir düzen.
Bu düzenin içinde kökleşen grupları var ki bu gruplar alanın memnun olduğu satanın memnun kılındığı bir ortamı oluşturdu.
Adeta bir saadet zinciri kuruldu.
Bu zincir dönüp duruyor yıllardır.
CTP’ye bakıyoruz; Tufan Erhürman ile başlayan bir dönemi umut verici olarak nitelendirmiştim.
Yine aynı düşüncedeyim.
Hatta bir milim sapmadım.
Sayın Erhürman CTP’yi bu koşullarda mümkün olan en iyi şekilde toparladı.
Aksi hezimet daha da büyük olabilirdi.
Çıkan sonuçlardan da anlıyoruz ki, CTP’de geçmiş dönemlerin faturası Genel Başkan Tufan Erhürman’a da kesildi.
Bir yerde bunun diyetini ödedi hem Erhürman hem CTP..
Dolayısıyla öyle görünüyor ki seçmen CTP’ye kestiği faturada indirime gitmedi.
Bunda CTP’nin kendince doğru olduğuna inandığı su projesinde ki yaklaşımı, ve Maliye Bakanlığının CTP’de olduğu CTP-UBP koalisyon hükümetinde kamu maaşlarının bir takım gerekçelerle 2 taksite bölünmesi gibi konuların birer getirisi olarak ve tabi ki zamanıyla geçmişte başka söyleyip, başka yapan bir görüntü ortaya çıkaran CTP’nin seçmen nezdinde ortaya koyduğu argümanlara rağmen inandırıcı bulunmaması beraberinde bu sonucu getirdi..
HP’ye bakıyoruz..
Malumunuz olduğu üzere Halkın Partisi ilk kez bir seçime girdi.
Ve oldukça iddialı girdi.
Başkan Kudret Özersay’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı % 20’lik oy oranına yakın bir destek buldu Halkın Partisi.
Bu da gösteriyor ki bu süreçte % 20 bandını üç aşağı beş yukarı korudu HP.
Lakin bunun üzerine koyamasa da ilerisi için olumlu bir başlangıç yaptı.
TDP’ye bakıyoruz..
Bu seçimde TDP’ye dair bir abartı yaşandığını hissediyordum.
Peki neye dayanarak bunu söylüyorum.
Elbette sokakta edindiğim izleniminden.
Bunu da dostlarımla paylaşıyordum.
Bölünen bir partinin büyümesi bana çok mantıklı gelmiyordu.
Nitekim seçimlerde alınan sonuçta bunu da gördük.
TDP’nin Lefkoşa Belediyesini kazanması, akabinde TDP kökenli Mustafa Akıncı’nın Cumhurbaşkanı seçilmesi ile başlayan süreçte yakalanan ivme enerjiye dönüştürülemedi TDP adına.
Bunu hep söyledik hep yazdık..
TDP maalesef sol kulvarda kendini aşamadı verdiği iç kavgalarla..
Kısacası beklenen atılımı yapamadı..
DP’ye bakıyoruz..
DP bana göre istediğini aldı.
Murat edilen buydu.
Bir kaç milletvekil hedefleniyordu, o da oldu.
DP demirbaşları olan Serdar Denktaş ve Fikri Ataoğlu yeniden meclise girdiler.
DP belki de yeniden kurulacak bir hükümetin içinde yer alabilecek konumdadır.
Dolayısıyla DP bana göre sandalye kayıbı yaşasa da hedefine ulaştı.
Zaten bu şartlarda daha fazla üstüne koyması da mümkün değildi.
Kısa günün karı barajı geçmiş olmasıydı ve geçti..
Yeniden Doğuş Partisine bakalım..
Yeni Doğuş Partisi kapandıktan sonra , DP’ye kayan TC kökenli seçmenin büyük bir bölümünü Yeniden Doğuş Partisi toplamayı başarmış..
O halde YDP’nin de bu seçimde istediğini aldığını söyleyebiliriz.
Nitekim meclise girmeyi istiyorlardı, girdiler. İcranın içinde olmak istiyorlardı ki, sanırım çok büyük bir olasılıkla UBP’nin kuracağı koalisyon modellerinin içinde de yer alacaklardır ve böylelikle hükümetin içinde de etkili bir şekilde bulunabileceklerdir.
TKP/Yeni Güçler’e gelince..
O bir maceraydı ve öyle de kaldı.
Kuvvetle muhtemel bir kaç ay içerisinde böyle bir parti de olmayacak.
Lakin TKP’nin TDP’ye bu süreçte verdiği zarar da büyük oldu..