HP ve CTP’den sonra TDP de parti meclisi kararı ile UBP’ye kapılarını kapattı.
Peki geriye kalanlar kimler?
DP ve YDP..
Yani Serdar Denktaş’ın partisi Demokrat Parti ve Erhan Arıklı’nın partisi Yeniden Doğuş Partisi.
İki eski fikirdaş.
Aynı ideolojinin az farklı versiyonları.
Dolayısıyla bu partilerle birlikte UBP 26 sayısına ulaşır.
Mecliste sıkıntılı olur ama hükümet kurulabilir.
Peki sıkıntı nedir?
Malum mecliste grup oluşturabilmek için her partinin en az 5 vekile ihtiyacı vardır.
Grup olan partilerin komitelerde yer alması mümkündür.
Ancak grup olamayan siyasi partiler meclis komitelerinde yer alamazlar.
O halde mıhtemel bir UBP-DP ve YDP koalisyonunda DP ve YDP milletvekilleri komitelerde yer alamayacaklar..
Bir başka formül ise;
CTP,HP,TDP ve DP koalisyonu.
Bu koalisyonun ulaştığı sandalye sayısı ise 27’dir.
Burada da CTP ve HP’nin dışında komitelere girebilecek bir pozisyonu yok TDP ve DP’nin..
Fakat ne olur, teknokrat ağırlıklı bir hükümet kurulur,
Bu makul bir süreliğine geçiş hükümeti olur, bu arada icraat hükümeti olur, geniş tabanlı hükümet olur vs..
UBP’siz bir seçenekte ortaya sadece böyle bir hükümet modeli çıkar.
Geçiş hükümeti makul bir süre içinde icraatlarını sürdürür.
Gerekli yasal düzenlemelere ağırlık verir.
Hukuk ve etik değerleri korur, geçmiş hükümetin şaibeli ve izaha muhtaç yolsuzluk iddialarını yargıya taşır vs.
Kısacası hükümet oluşturmanın alternatif seçenekleri bu aritmetikte de yok değil.
Peki hemen seçime gidersek ne değişir?
Bana göre hiç bir şey değişmez.
Belki daha da karmaşık bir sonuç ortaya çıkar
Zira yaklaşık 70 bin insanın sandığa gidip oy atmaması söz konusudur.
Dolayısıyla burada aynı zamanda bu insanları sandığa taşıyamayan bir de siyasetin olduğunu görüyoruz.
Dolayısıyla bu seçimlerin hemen akabinde gelecek bir başka seçimde bu kez sandığa gidip oy kullananların bir kısmının da yapılacak yeni bir seçime ilgi göstermeme ihtimali de vardır.
O halde kısa vadede yeni bir seçim büyük risk taşımaktadır..
İşte tam da bu nedenledir ki; kurulacak ya da kurulması öngörülen hükümetin bu süre zarfında ortaya koyacağı performans büyük öneme haizdir.
Şöyle ki; hukukun her alanda üstün kılındığı bir devlet, sosyal adaletin hissettirildiği bir düzen, yolsuzluk iddialarının üzerine gidebilecek ve araştırılmasını sağlayacak bir otorite, kaliteli bir sağlık hizmeti, çağdaş bir eğitim yapılanması, temiz bir çevre, düzgün yollar, kamuda liyakat,verimlilik,şefafflık ve hesapverebilirlik gibi doğrudan halkın yaşam kalitesini gözle görülür şekilde artıracak icraatların hayata geçirilmesi ve bütün bunların paralelinde Kıbrıs sorununa odaklanan bir vizyon bu noktada seçim sandıklarına olan ilgiyi artıracaktır.
Kaldı ki sandığa gidip oyunu kullanmayan bu 70 bin civarı insanın neden böyle bir tavır içerisine girdiklerini anlamaya çalışmak da elzemdir.
Adına ister kararsız seçmen diyelim, ister boykotçu seçmen..
Hiç fark etmez.
Burada önemli olan bu insanların tamamının oy kullanmaktan öyle veyahut böyle kaçınmış olmasıdır..
Ve siyaset bunu tahlil etmek zorundadır..
Bugün geldiğimiz noktada % 35 oy oranı ile 1. parti konumunda bulunan UBP ile DP ve YDP dışında hiç bir partinin koalisyona gitmek istememesini UBP seçmeni de iyice değerlendirmelidir..
Ha UBP seçmeni eğer bunu kalkar ve iradeye saygısızlık olarak değerlendirirlerse çok kolaya kaçmış olurlar…