Çayı şekersiz içmeyi tercih edenlerin diline yapışmış bir laf vardır; “bir alışsan, çayın tadını daha iyi anlardın”…
Gerçekten de öyle… Tatlı delisi biri olarak, çayı şekersiz içmeyi başaralı epeyi yıllar geçti… İnsan ancak o zaman anlıyor çayın ne kadar özgün tadı olduğunu ve şekerin onu bambaşka bir hale büründürdüğünü…
“Şimdi bize nasıl çay içtiğini mi anlatacaksın?” diye mırıldandığınızı duyar gibiyim… Amma hayat da çay gibi işte… Yaşamımızdan hiç çıkaramayacağımızı düşündüğümüz şeyler vardır… Kişiler… Onsuz yapamayacağımızı, nefes alamayacağımızı düşünürüz… Bize zarar verdiğini bile bile hayatımızdan çıkarmamakta ısrar ettiğimiz… Sigara gibi… İşte çaya konulan şeker de bunlar gibi…
Bize zarar verdiklerini düşündüğümüz hatta artık emin olduğumuz şeylerden, koca bir cesaret ve eminlikle kurtulabilsek… Çıkarıversek onları hayatlarımızdan… Alışkanlık denen şeye aldırmadan. Belki de son kullanma tarihleri çoktan geçmiştir, sadece biz etiketine bakmıyoruzdur.
Ve sonra bulutlar gibi hafifleyip, süzülsek kendi yolumuza… Yaşamımızın tadını daha çok alsak, nefes aldığımızı daha çok duyumsasak…. Hem belki o zaman görmezden geldiğimiz diğer ayrıntıların da farkına varırız…
Şekerin, çayı daha içilebilir bir hale getirdiğini düşünüp, “aslında” çayın tadını bozduğumuz gibi, hayatımızı da tatlandırdığını düşündüğümüz ama aslında hayatın tadını almamızı engelleyen kişiler, durumlar, olaylar duruyor oralarda bir yerlerde ve sadece bizim tarafımızdan yaşamımızdan çıkarılmayı bekliyorlar.
Çayı yudum, yudum sevini ayrıntılarıyla değil… Kokusuyla mest olun. Dünyanın gürültüsünü unutun… Yıldızların iriliğini görün, gecenin aydınlığını tadın, hatta sevdaya düşün…
Ömrümüz bir bardak çay gibi… Dibinde kalanlar ise hayatın kalıntıları… Hem belki de şekersiz hayat da çay gibi daha tatlıdır… Kim bilir…
Hadi şimdi bir çay söyleyin…Demli olsun…Bir de şekersiz…
“Bir Bardak Çay Gibidir Hayat!
Hayat dediğin.
Bir Çay.
İnsan ise bir şeker.
Karıştırdıkça;
Hayattan tat aldığını
sanırsın,
Oysaki;
Hayatin bittiğini,
Çay bitince anlarsın.”