Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisinde mevcut altı siyasi parti başkanı ülkemizde yaşanan veya yaşatılacak eylemlerde halkı sağduyuya çağırdılar. Bu çağrı neden yapıldı? Yapılacak olan eylemlerde taşkınlıkları önleme ve düşünce farkının sokağa yansımasının sükûnet içerisinde geçmesi için olsa gerekir. Ancak sosyal medya üzerinden yapılan duyurularda ise inadına barış sloganları ile sokakta olunacağı ilgili partilere mensup olduğu görülen, bilinen kişilerce, çağrılar slogan mahiyetinde yapılmakta olduğu görülmektedir... Ülkemiz içerisindeki çirkin seslerin ,özellikle Türkiye hakkında sevgisiz olanlardan geldiği de gözlenmektedir. Sayın Özgürgün, Sayın Erhürman, eylemler konusundaki görüşlerini ve hassasiyetlerini belirmişlerdir. Ancak Sayın Erhürman'ın ülkenin tek sorunu sanki son günlerde yaşanan gergin ortammış gibi konuyu lanse etmesi ve hükümet kuruluşunda duruşlarının belli olduğunu ifade tarzı diğer sorunları perde gerisine iter gibi olduğu da bu filmde sanal reklam uygulanması imajı yaratmıştır. Yine de iyi niyet deyip inanır gibi hoşgörülü davranmakta fayda mülahaza etmek gerekir diyoruz ve diğer siyasi partiler ile yapılacak görüşmeleri bekleme moduna geçiyoruz. Bu görüşmelerde unutulmaması gereken vatandaşın iyi bir izleyici olarak toplantı çıkışındaki beyanatları, sorulan sorulara verilen cevapları kelimesi kelimesine dinlediği ve yorumladığıdır... Sayın Kudret Özersay'ın ise UBP heyetini kabul etmemesi hali de seçmende büyük bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Halbuki siyasilerin evleri dahil kurumlarında kendilerini insani duygularla ziyaret edecek kişilerin, mevzusu ne olursa olsun kabulü gerekendir. Geçen yazılarımda da belirttiğim gibi bu saatten sonra modeli ne olursa olsun, kurulacak hükümetten halkın en büyük beklentisi bilinmelidir. Bu beklentilerin başında, seçim süresince verilen sözlerin yerine getirilmesidir. Siyasilerce, bizi iktidar yapmadınız, sandıktan koalisyon çıkardınız mazereti ise seçmen tarafından asla kabul görmeyecek bir durumdur. Sendikal platformun bu kadar gergin bir ortamda Barış ve Demokrasi mitingi düzenlemeleri belki de çok zamansız bir girişimdir. Kaldı ki KKTC'de barış 20 Temmuz 1974 'de sağlanmış olup demokraside ise çok iyi yerde olduğumuz kanaatindeyim. Anavatan Türkiye hedef alınarak yapılacak her türlü söylemin veya sloganın karşıt bir şekilde protesto edileceği bilinirken temennimiz her türlü eylemde sağduyunun galip gelmesidir. Bu aşamada renkli geçen koalisyon görüşmelerini bir yana bırakıp Cuma günü rutininde babam Hüseyin Özdemir'in anılarına geçiyorum. Geçen Cuma gün babamın Mısır Kahire'deki anılarında kalmıştık. Babam Kahire'de savaş nedeniyle birçok şeyin eksikliği olduğu bilinen Kıbrıs'ta çorap sıkıntısı bildiğinden anneme aldığı çorapları paketleyip oradaki postaneye gitmiş, memur hayır olmaz gönderemem mührünü de isterim, dediğinde babamın mührü olmadığından Mısırda mühür gibi geçerli olan sözü ' Ben Müslüman Türk ' diye kendini tanıttığını ayni anda memurun sözlerine ilave olarak evet Atatürk'ünüz de var diyerek postane malzemeleri ile gönderiyi hazırladığı, yardım ettiğini de notlarına yazandır. Kahire'de çarşıda bolluk olduğunu gördüğünü otele gittiği zaman öğle yemeğinde tabağında güvercin yavrusu palaz kebabını gören başgarsonun derhal tabağı alarak garsona Türkler palaz yemez dediğini anılarda okumuş olduk. Savaş devam ediyor ve vapurlar sadece askerlere hizmet veriyordu diyen babam Kahire'de mahsur kaldığını ilave ederken İngiliz idareciler tarafından mazeretli sayıldığı cihetle Kahire'de kalacağı fazla günlerin ödeneceğinin rahatlığı içinde olduğunu belirtiyor. Kahire'de kaldığı günlerin teferruatını notlarına ekliyor. Haftaya yine yaşanmışlıkları yazarız derken 1945 yılının Kahire’sinden 2018 yılının Ocak ayının son Cumasında kendimizi bulurken, daha nice günlerin sağlık dolu olması için nefes aldığımız her güne şükrederken, dualarımızı bu hafta Türkiye'de Suriye/Afrin Zeytin Dalı harekatına katılıp şehit olan ve şu an canları pahasına mücadele eden askerlerimize gönderiyoruz.