Fikir ve zikir !

“ İnsan, düşünen bir hayvandır .” Bunu söyleyenin .

“ İnsan, düşünen bir hayvandır .”
Bunu söyleyenin .
Tabii, bu düşüncesini açıklaması kadar, normal bir şey olamaz .
Dünyamızda, pek çok şeyde, bir istisna olduğuna göre, burada da bir istisnanın olması kaçınılmazdır .
Diğer bir deyişle :
Fikir, zikirle bir anlam taşır .
Yani düşünce, düşünce olmaktan çıkarılarak açıklanırsa, bir anlam taşır .
Dünyamızın, medeniyet ve çağdaşlığı, üzerinde yaşayan insanların, düşünceleri sayesinde, bu aşamaya gelmiştir .
Düşünceyi de tanımlayan, anlatım özgürlüğüdür .
Genellikle düşünceler, dünya insanlığına bir şeyler verebilmek . Onu daha da çağdaş bir düzeye eriştirmek için, açığa vurulur .
Bir buluş, sadece, o kişinin düşüncesi ile sınırlı kalır ve açıklanıp bundan insanlık yararlanamazsa . O düşünce ne düşünenin , ne de insanlığın yararına olamaz .
Genellikle düşüncelerin açıklanması ve insanların yararlanacağı biçime dönüştürülmesi, dünyamızda bir ilke .
Bunun, tam tersi olan durumlar da, vardır !
Mesela, insanlığın zararına, onu mahvedecek olan düşünce ürünlerinin yapılması .
Örneğin, nükleer buluşların dünyamızı karşı karşıya getirdiği duruma baktığımızda, bunu kolaylıkla anlarız .
Her insanın düşüncesinin, ille de insanlığa bir yarar getireceği algısı da yaratılmasın .
Her insanın benlik ve karakter yapısı, insanlığın yararına değil de zararı için çalışmasını öngörebilir .
Hitler Nasyonalizmi ve Mussolini Faşizminde görüldüğü gibi .
Hitler’in ve Mussolini’nin , düşüncelerinin açıklanması ve uygulamaya girmesi ile, dünyanın ne hale getirildiğini. Yakın geçmişte belgesellerden ve tarih kitaplarından, görüp okumaktayız .
Düşünce ve anlatım özgürlüğüne, bir de değişik bir boyuttan bakalım !
Dünya kurulalı beri, Uluslar ve Dinler arasında, bitmeyen mücadeleler vardır .
Bu mücadelelerin başında ise, toprak elde etme hedefleri yatmaktadır .
Bu genelde, Emperyalist Güçlerin baş vurdukları, bir yöntemdir .
Toprak işgallerine , o ülkede yaşayan bazı ağırlıklı insanların, şu veya bu şekilde kanlarına girerek . Düşünce özgürlüğü kisvesi altında, o ülkelerin iç düzenlerini karıştırmak ve kaleyi içeriden ele geçirmek gibi faaliyetleri, hiç eksik olmaz .
Bu, çeşitli yöntemlerle, uygulama alanı bulmaktadır .
Bu yöntemlerle, koskoca Hindistan’ı ikiye böldüler .
Hindistan, Pakistan diye .
O da yetmedi .
Pakistan’a, bir de Bengaldeş’i yavrulattılar .
Bu işleri, genellikle ajan provokatörlere yaptırırlar .
Halkı provoke etmek . Kışkırtarak , ülkeyi karıştırarak , Demokrasiyi askıya aldırarak, hedeflerine ulaşmak. Bu güçlerin, vaz geçmedikleri belli başlı ilkeleridir .
Başka bir deyişle. Emperyal Güçlerin misyonları budur .
Bu, Emperyal Güçlerin, ilkelerini uygulatmak için kullandıkları
kişiler de, haklı olarak, bunların misyonerleri oluyorlar .
Farklı bir dilde bunlara, faşist de diyebilirsiniz .
Faşistlik, 19 ‘cu YY’ın sonunda, 20 YY’ın başında, dünya sözcüğüne girmiş bir tabirdir .
Bizde, hala daha modası geçmemiş bir terim .
Siyasi görüşü benimsenmeyenlere karşı, belirli kişilerin vurmaya çalıştığı bir damga .
Bu damgayı vurmaya çalışanları araştırdığınızda, göreceksiniz ki esas faşist, köküne kadar onlardır .
Düşünce ve anlatım özgürlüğü, gerek ülke içinde .
Gerekse dünyamızda, insanlığa zarar verme aşamasına geldiğinde.
Her ülkede, sınırlamaya ve yasal müeyyidelenmeye tabii tutulmaktadır.
Bu, bazı çevrelerin içine girmeye can attıkları AB ‘de ve dünyanın diğer ülkelerinde, mevcut .
Adamlar, bu konuda hassas bir denge oluşturarak, bu işi becermişler .
Biz niye beceremedik ?
Yeni Hükümeti bekleyen, en büyük sorunlardan biri de, bu olsa gerek ..
Bu haber 3745 defa okunmuştur

:

:

:

: