Güney’de yapılan seçimlerin ardından Anastasiadis yeniden başkan seçildi.
Cumhurbaşkanı Akıncı, Anastasiadis’e gönderdiği kutlama mesajında, “Kıbrıs’ın kalıcı barış ve huzuru için daha gerçekçi ve yapıcı bir politika izlemesini diliyorum' dese de bu konuda çok ümitli olmamızı gerektiren bir işaret göremedik.
Daha gerçekçi politika demek, Türk askerinin adadaki varlığını kabul etmek, Türkiye’nin garantörlüğüne karşı direnmemek anlamına geliyor.
Daha gerçekçi politika demek, Rumlar’ın Kıbrıs Türkü’nün siyasal eşitliğini, dönüşümlü başkanlığı kabul etmek demektir.
Daha gerçekçi politika demek, bizim bu adada Rumlar’la eşit koşullarda var olduğumuzu kabul etmeleri demektir.
Tüm bunları anlamadan daha gerçekçi bir politika oluşturulmasının imkanı yoktur.
Bunun denemesi Crans Montana’da da zaten yapıldı.
Kıbrıs konferansının çökmesinin birinci nedeni Rumlar tarafından bu gerçekçi politikadan uzak kalınması değil miydi zaten.
Bu arada biz Güney’deki seçimleri ve verilen mesajları beklerken, o cepheden bizim seçimlerimize ilişkin çok farklı beklentiler olduğunu da görüyoruz.
KKTC’deki seçimler konusuna ilişkin soruları yanıtlayan Rum müzakereci Mavroyanis, “milliyetçi güçlerin kuvvetlenmesine rağmen, müzakere çabalarına yönelik daha dostane yeni bir iktidar oluşumu için perspektif yaratıldığına” dikkat çekti.
Bunun Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya daha büyük hareket alanı sağlayacağı değerlendirmesinde bulunan Mavroyannis, “Bölünme veya Türkiye’ye bağlanma yolunu takip eden bir iktidar oluşumu olsaydı çözüm perspektifleri için yıkıcı olurdu” yorumunu yaptı.
Sadece bu yorum bile Rumlar’ın Kıbrıs Türkü’nün hissiyatını anlama konusunda ne kadar uzak olduklarını bir kez daha ortaya koydu.
Kıbrıs Türkü’nün Türkiye’ye bağlanmak istediğini düşünen Rum yönetimi, bu paranoya ile masaya oturduğu sürece müzakereler yanlış bir zemine oturtur.
Rum basınına konuşan Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, anlaşmazlığın nedenini çok basit bir şekilde özetledi: “Kıbrıslı Rumların, yönetimi Kıbrıslı Türklerle paylaşmak istememesi, başarısızlığın yegane temelidir.”
Kıbrıslı Rumların, Kıbrıslı Türkleri basit bir azınlık statüsüyle sınırlandırılabileceğini sanmalarının yanlış olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, “Kıbrıslı Türkler hiçbir zaman bunu kabul etmez. Türkiye de buna izin vermez” diyerek Güney’e net mesajlar verdi.

Bütün bu demeçler ışığında yazının başına dönecek olursak, Anastasiadis’ten “daha gerçekçi politikalar” beklemek havanda su dövmek anlamına geliyor. O yüzden beklentiyi çok da yüksek tutmamakta fayda var. Yarım asırlık tecrübemiz bize bu konuda yeteri kadar veri sağlıyor. O yüzden olası yeni müzakere masasında ayakları yere sağlam basan politikalarla devam etmeliyiz. Başka çıkış yolumuz yok...