Hiç kuşku yok ki devlet otoritesine sahip çıktığı sürece bir ülkede hukuk egemen kılınır. Bunun aksi hiç bir şart ve koşulda bir hukuk devletinden bahsedemezsiniz.
Kaldı ki; bunca yıldır trafikte ,inşaatlardaki işçi güvenliğinde,kamudaki çalışma koşullarına uyma konusunda yasa ve kural ihlalini bilinçli olarak yapanların tek dayanağı hukuku uygulayacak “devlet otoritesinin” olmamasıydı.
Ve maalesef hal da böyle olunca “Yapanın yanına kalır” anlayışı toplumun iliklerine kadar işledi.İşte tam da bu nedenledir ki bunun acilen kırılması lazım.
Peki nasıl?
Hukukun üstünlüğünü esas alarak.
Bence yeni hükümetin önceliğine alması en gerekli konulardan birisi de bu olmalıdır.
Hukuk hissedilmeli ve hissettirilmelidir.
Bu mümkündür.
Yapılan yanlışların, maksatlı icraatların, hukuksuz olarak addedilen ve şaibe yaratan her uygulamanın şeffaflık ilkesi kapsamında otorite ortaya koyabilen ve hesap vermeyi, hesap sormayı ilke edinen bir hukuk devletine ihtiyacımız vardır.
Yasamasıyla, Yürütmesiyle, Yargısıyla..
Açıkçası benim yeni hükümetten bir yurttaş olarak beklediğim şeylerden birisi de budur.
Bu ülkede yılların getirdiği sistemsizlik içerisinde kaybolup gitmek istemiyoruz artık.
“Yapanın yanına kar kalır” anlayışının da hukuk düzeni içerisinde kırılmasını bekliyoruz.
Haksızlıkların, hukuksuzlukların ve insan kayırmacılığının olmadığı, şeffaf ve adil bir düzenin içerisinde her bir bireyin hesap verebileceği bir hukuk devletinin yeniden tesis edilmesi elbette ki bu ülkeyi yönetenlerin kapasitesine bakar.
Dolayısıyla bunu yeniden tesis edecek olanlar ülkenin yönetiminde sorumluluk alan siyasetçiler,bürokratlar ve halktır..
Kaldı ki halk onlara bu onayı verdi.
Dolayısıyla 40. hükümetin en önemli misyonlarından birisi yolsuzluklarla mücadele etmektir.
Haksızlıklara, hukuksuzluklara bir son vermektir.
Ve bunu mümkün olan en hızlı şekilde yerine getirmektir elzem olan.
Seçim öncesi ve sonrası bu noktada bazı adımların atıldığını görüyoruz.
Hatta kurulan 40. hükümetin de bu noktada hassasiyetleri olduğunu biliyoruz.
Şaibeli ve hukuka aykırı olan kamu vicdanında sorgulanan icraatların yargıya taşınması konusunda bir iradeye sahip.
Ve biliyoruz ki, bu noktada polise yapılan suç duyuruları da var.
İşte bu soruşturmaların hangi aşamada olduğunu ve akibetinin ne olduğunu takip etmek lazım.
Neden?
Arada unutulup gitmesin diye.
Arşivlere havale edilmesin diye.
Tozlu rafların arasında kalmasın diye.
Peki böyle bir tehlike var mı?
Maalesef var.
Üstelik maksatlı.
Hatta güdümlü.
Hoş böylesi emsallerin olduğunu da sır değil hayatlarımızda.
Muhtelif zamanlarda bire bir tanıklık ettiğimiz şeylerdir bunlar.
Dolayısıyla bu süreçlerin hassasiyetle izlenmesinde fayda vardır diye düşünüyorum.