Ortadoğu’da ABD’nin önümüzdeki 50 yıllık planlarına Afrin Operasyonu ile çomak sokan Türkiye, bölgedeki inisiyatifi ele geçirdi.
Türkiye ve ABD’nin Afrin meselesinde karşı karşıya kalacağını hesaplayarak bir oldu bitti ile 3. parselde sondaj faaliyetlerine girişen Rum Yönetimi ise tam bir soğuk duş yaşadı.
Çünkü evdeki hesap çarşıya uymadı. Daha önce yayınladığı Navtex ile ENI’nın platformunun önüne savaş gemileri diken Türkiye, tatbikat süresini 10 Mart’a kadar uzattı.
Fatura kabarınca duruma katlanamayan İtalyan ENI şirketi, Saipem 12000 platformunu sökmeye başladı.
Rum basını bu gelişme üzerine Anastasiadis’in Saray’da kırmızı alarm ilan ettiğini yazdı.
Rum Yönetimi lideri önce Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras’la telefonda görüştü. Ardından siyasi partilerin başkanlarıyla bir araya geldi.
Rum lider, her ne kadar Türkiye üzerinde bir baskı oluşturmak için konuyu Avrupa’ya götürmeye çabalasa da “Doğal zenginlikler Kıbrıs’taki tüm vatandaşlara ait” diyerek, katı tutumunda kendine göre bir miktar esneme gösterdi.
Anastasiadis, “Karar birleşmiş Kıbrıs’ta federal otoritede olacak” dese de o otoriteyi kendileri olarak gördükleri için sorunlu bakış açısı iyileşmiş sayılmaz.
Ama bir gerçeği kabul etmek zorunda oldular ki Türkiye ve Kıbrıs Türkü’nün müsaadesi olmadan adanın çevresinde istedikleri gibi bundan sonra at koşturamazlar.
Bunu denediler ama yapamayacaklarını gördüler.
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da buna değinerek, “Bu yaşanan krizlerden ders çıkararak geleceği doğru inşa etmek gerekir” dedi.
Rumların o dersi çıkarıp çıkarmadığını önümüzdeki günlerde kurulması muhtemel olan müzakere masasına göreceğiz.
Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’ın İtalya’da ENI CEO’su Claudio Descalzi ile yaptığı görüşme de dünyaya şu gerçeği gösterdi.
Kıbrıs Türk tarafının ve Türkiye’nin izni olmadan doğal kaynaklar konusunda kimse tek başına bir şey yapamaz. Bunu Sayın Özersay da dile getirdi.
Kısaca Türkiye’nin Afrin operasyonu sadece Ortadoğu’da değil, Doğu Akdeniz’de de etkili oldu. Çünkü Afrin’de Türkiye’nin gücünü ve kararlılığın görenler, Doğu Akdeniz’de bir maceraya girmekten kaçındı.
Burada Rumlarla iş tutup petrol ve doğal gaz aramaya girişen devler de şu gerçeğin farkına vardılar.
Buradaki doğal zenginliklerde Kıbrıs Türkü’nün da hakkı vardı. Herhangi bir doğal kaynağa ulaşılsa dahi Kıbrıs Türkü ve Türkiye’nin onayı olmadan bu zenginlikler dünyaya pazarlanamaz.
Dolayısıyla ya çözüm ya da Cumhurbaşkanı Akıncı’nın tabiriyle bir ara formül bulunmadan, Kıbrıs’ın çevresindeki doğal kaynaklar kimseye yar olmaz.
İtalyan ENI örneğinde olduğu gibi dünya devi şirketler bunu anladı. Umarım Rumlar da bunu anlar, daha fazla gerilimi tırmandırmaz. Çünkü bölgede enerji biriktiren bu fay hattı kırılırsa, kimse üzüm yiyemez.
Tabi Rumların gerçek niyeti üzüm yemekse…