Kültürel zenginliği, değerlerine olan bağlılığı ve toplumsal hassasiyeti ile Kıbrıs Türk halkı, birçok gelişmiş ülkeye dahi örnek teşkil edebilecek bir nezaket anlayışına sahiptir. Takiye odaklı politikaları ve tüm baskıcı zihniyetleri de işte bu nezaket anlayışı ortadan kaldırmaktadır.
Dünyanın her yerinde, her ülkede, her millette mutlaka bir inanç sistemi bulunuyor. Her birey ise dilediğine inanmakta ya da inanmamakta özgür elbette.
Sadece bugün değil, dün de islamı benimsemiş olan halkımız, işte tam da islam anlayışının nezaketini yaşamakta ve yaşatmaktadır. Her fikre saygı duymakta, ancak özgürlüğün sınırını da bilmektedir.
Kültür ve anlayış seviyesi son derece yüksek olan Kıbrıs Türk halkının hoşgörüsünü hazmedemeyenler ya da farklı emeller peşinde koşanlar, nifak tohumları ile toplumsal huzuru kaçırabileceğini düşünüyor.
Günlerdir basına demeç veren bir inisiyatif ve aynı fikrin destekçileri,
bazı cami avlularına kurulan küçük çocuk parklarını son derece tehlikeli bulduklarını açıklamış.
Cami avlularındaki çocuk parklarının istismara açık olduğunu, gericiliği arttıracağını, islam anlayışının yaygınlaşacağını da eklemeden edememişler.
Şimdi bu inisiyatife ve destekçilerine soralım...
-%98'i müslüman olan bir ülkede, cami avlusunda bulunan iki salıncaktan kim, neden rahatsız olur?
Ve bu salıncakların evlatlarımıza ne gibi bir zararı olabilir?
-Lefkoşa Kumsal Parkı'nın bir kapısı Dereboyu bölgesine açılıyor. Yine Lefkoşa Barış Manço Parkı'nı ziyaret ederseniz, sağda solda mutlaka bira şişeleri olduğuna şahit olacaksınız.
Çocuk parklarında ellerinde sigara paketleri, alkol şişeleri ve daha envayi çeşit madde ile gezenlerin çocuklara verdiği zararı hesap etmek aklınızdan hiç geçti mi?
- Ülke genelindeki çocuk parklarının büyük bir çoğunluğunda hizmet veren büfelerin alkol satışı sizi ne kadar alakadar ediyor? Çocuk parklarında alkol istemiyoruz desem, katılır mısınız?
-Ülke genelindeki çok sayıda caminin yanında bar, disko ve meyhane mevcut.
Şimdi, cami avlularındaki çocuk parklarından rahatsız olduğunuz kadar, cami çevrelerindeki bu bar, disko ve meyhanelerden de rahatsız oluyor musunuz?
-Kisveli bir üsluba bürünmeye gayret etseniz de aşikar olarak islam dininden duyduğunuz rahatsızlığı dışa vuruyorsunuz. Peki çeşitli reklamlar ile gerçekleştirilen ülkemizdeki misyonerlik çalışmaları hakkındaki yaklaşımınız ne yöndedir? Mesela düzenli olarak kapı kapı gezen yahova şahitleri ve yakın zamanda basında da yankı bulan Hristiyan misyonerlerinin Alsancak'ta dağıttığı kitaplar hakkında dikkatinizi çeken detaylar var mı?
-Kıbrıs Türk halkının islam anlayışı ve kültüründen uzak olduğunu vurgularken, bu yorumu neye ve kime göre yapabiliyorsunuz?
Çok sayıda detay, bu soru ve satırlarda gizli... Gaye ve niyetleri belli olanlar, Kıbrıs Türk halkını özünden uzaklaştırmak için her yolu deniyor. Ancak hem kökü sağlam olan ağacın, hem de anlayış ve nezaketle yoğrulan bir yüreğin malup edilmesi hayal edildiği kadar kolay değildir.
Rahmetli nenem, üç aylar başladığı an oruç tutmaya başlar, o zamanlar çocuk olan biz torunlara ise hem orucun sevaplarını, hem de sağlık yönünden ne kadar faydalı olduğunu anlatırdı.
Babam ise ilkokul maceralarını paylaşırken, 1960'lı yıllarda, yani İngiliz döneminde dahi sınıf öğretmenleri tarafından cuma namazlarına götürüldüklerini hatırlıyor, ısrarla hatırlatıyor.
Bilinmelidir ki şehir hayatı, özellikle çocukların binalara kapatılmasına vesile olmaktadır. İşte tam da bu yüzden okul, cami ve tüm sosyal merkezlerdeki boş alanlar, çocuk parkı türevinde bir çalışmayla değerlendirilmelidir.
Faşizm çığırtkanlığı ile faşizm yapanlara karşı her cami avlusuna bir çocuk parkı istiyoruz. Evet, istiyoruz, diyorum. Çünkü halkımızın büyük bir çoğunluğunun bu görüşte olduğunu biliyorum.
KKTC halkı, evlatlarının bet salonlarında, gece kulüplerinde ve sınırsız alkol tüketilen alanlarda yitip gitmesini değil, hem milli, hem de manevi değerlere bağlı nesiller yetişmesini arzuluyor.
