Ada TV’de dün canlı yayın konuğum eski başbakanlardan Ferdi Sabit Soyer idi. Bir ayını henüz dolduran hükümeti değerlendirirken, kulaklara küpe olması gereken önemli uyarılarda bulundu.
İlk önce “Karamanın koyunu, sonra çıkar oyunu” diyen Soyer, ikinci uyarı olarak da “Bu hükümet deli kaymakam sendromuna kapılmamalı” değerlendirmesinde bulundu.
Soyer, dörtlü koalisyonun uyumuyla ilgili söylediği “Karamanın koyunu, sonra çıkar oyunu” sözünün altını ise şöyle doldurdu:
“UBP seçim sonrasında bir özeleştiri yapmaya çalışıyor. Bütün bunların hepsi yaşanacak. Yaşandıktan sonra bu dörtlü koalisyonu oluşturan bileşenlerin buna bağlı olarak ne yapacakları, bugünkü gibi olup olmayacakları belli olacak. O zaman bugünkü dörtlü koalisyonun istikrarlı duruşu devam edecek mi?
Ben devam etmesi gerektiğini düşünüyorum. Ama bu memlekette uzun zamandır politika yapan biri olarak gördüğüm bir şey var. Seçimden sonra kurulan hiçbir koalisyon, beş yıllık bir ömre sahip olmadı. Tek başına iktidarlar bile 5 yıllık olmadı. Kendi içinde allem gallem oldu. Bu noktada bunu da yaşamayalım diye uyarıyorum. Çünkü geçmişte bunu yaşadık. Davul zurnayla kurulan hükümetler dağıldı. O yüzden ‘karamanın koyunu sonra çıkar oyunu’ diyorum.”
Belli ki Soyer’i bu sözleri söylemeye iten söz, yılsonuna doğru UBP kurultayından sonra bir UBP-HP koalisyonu olabileceği ihtimaline yönelik dedikodulardı.
Şüphesiz hükümet şu anda bu dedikodulara kulak asacak değil. Tam gaz sorunların üstüne yürüyor.
Ancak burada da Soyer’in yaptığı ikinci uyarıya kulak vermek lazım. “Deli kaymakam sendromuna kapılmayın…”
Nedir Deli Kaymakam Sendromu… Hikayesi şöyle:
Kış mevsiminin karla kapattığı, giriş ve çıkışı engellediği bir kasaba Kaymakam bekliyor… Bir adam çıkıp gelince de onu Kaymakam sanıyorlar. Ama adam deli… Kasabada düzensizliklerin, adaletsizliklerin üzerine gidiyor. Buzlar çözülmeden önce tüm sorunları çözmek istiyor. Çünkü buzlar çözülünce esas kaymakam gelecek. Buzlar çözülünce gelecek olanlar, bu kaymakamın deli olduğunu anlayacak…
Kısaca Soyer’in deyimiyle “Deli Kaymakam Sendromu” bir an evvel işleri bitirelim demek. Dolayısıyla hükümetin bu duruma düşmemesi gerektiğini söylüyor.
Herkesin hükümete ömür biçtiğini, her hükümetin ve siyasi kadrolarının da bu nedenle bir telaşa girdiğini belirten Soyer, tıpkı öyküdeki deli kaymakam gibi aceleyle yanlış işler de yapılabileceğine dikkat çekti. “Hükümet telaşsız, dikkatli, ağır, emin adımlarla ilerlemeli” dedi.
Ancak şüphesiz kamuoyunun hükümetten beklentileri, bir an önce kendisini gösterme telaşı, bu anlamda Soyer’in dediği gibi “Deli Kaymakam Sendromu’nu tetikleyebilir.
Evet ülkemizde sorunların üstüne gidecek kadar deli cesareti gerekiyor belki.
Ama akıl ve sağduyuyu da elden bırakmayacak kadar soğukkanlı yaklaşımlara gerek var.
Kimse sihirli değnekle sorunların çözülmesini beklemiyor. Hükümetin yeterli kredisi var. Yeter ki o sorunları çözecek iradeyi hissettirmeye devam etsin. Yoksa Soyer’in de dediği gibi “Deli Kaymakam Sendromu”, hükümeti yakar. Bu böyle biline…