16 Nisan yemeğini zehir etmeyin!..

Cumhurbaşkanı Akıncı geçen hafta 16 Nisan’daki liderler yemeğine ilişkin bir söz etti. Etti etmesine ama öyle bir hedef tahtasına oturtuldu ki, üç gündür kendini savunmaya, anlatmaya çabalıyor.

Cumhurbaşkanı Akıncı geçen hafta 16 Nisan’daki liderler yemeğine ilişkin bir söz etti. Etti etmesine ama öyle bir hedef tahtasına oturtuldu ki, üç gündür kendini savunmaya, anlatmaya çabalıyor.
Tartışma geçen hafta Başbakan Tufan Erhürman ile yaptığı olağan görüşmenin ardından konuşan Cumhurbaşkanı Akıncı’nın “Kıbrıs meselesinde gerçekten bir yol ayrımına geldiğimiz açık ve nettir” sözleriyle başladı.
16 Nisan’da Rum liderle yiyeceği yemeğe ilişkin görüşlerini paylaşan Akıncı, “Bu yemekte birlikte yürüyecek bir yolumuz var mıdır? Yoksa herkes ayrı ayrı yollara mı gidecek? Bu görüşmenin önemi ve anlamı budur” dedi.
Demez olaydı…
Müthiş bir eleştiri yağmuru başladı.
Akıncı’nın “Yol ayrımı” açıklamasına göndermede bulunup “Üzgünüm ama Sayın Akıncı ile yol ayrımındayız” diyenler mi dersin, “Akıncı da Denktaşlaştı” diyenler mi dersin….
Eleştirinin bini bir para…
Eleştiriyi yapanlar, Kıbrıs Türkü’nün Rumların tüm olumsuz tutumlarına rağmen yürüyecek alternatif bir yolu olmadığını söylüyorlardı.
Daha doğrusu, bunun dile getirilmesi bile zinhar, “çözüm karşıtlığı” olarak damgalanıyordu.
“Sayın Anastasadis ile yapacağımız görüşmenin öncesinde gördüğüm gidişat karşısındaki kaygılarımı ifade etmemden daha doğal bir şey olamaz” diyen Akıncı’nın ilk açıklamaları, sosyal medyadaki eleştiri yağmurunu durduramadı.
“Kimileri, ne söylersem söyleyeyim eleştirecek bir yan bulmakta zaten güçlük çekmezler. Ama bazı kesimlerin de ya ne demek istediğimi anlamadıkları ya da anlamazdan geldiklerini düşünüyorum” diyen Akıncı, o kadar kendini anlatamadı ki dün de görüşlerini anlatmak için çabalayıp durdu.
Elbette gelecek kuşakların barış içinde birleşik bir Kıbrıs’ta yaşamaları, kendilerini çözüm yanlısı olarak görenlerin en büyük hayali.
Ama bu hayale saygı duymayan mı var ki?
Mesele, bu umuda giden yolda bize dayatılan şartlar, siyasal eşitlik ve dönüşümlü başkanlık gibi temel konularda Rum yönetiminin tavrıydı.
Fakat iş öyle bir noktaya gelip dayandı ki, sonuçta Akıncı’yı bile “çözüm karşıtı” tarafa konumlandırmaktan geri durmadılar.
Dün yaptığı konuşmada “Çözümü benim tek taraflı istemem yetmez. Bunu tüm ilgili tarafların aynı vizyonla istemesi gerekir” diyen Akıncı, kendisini eleştirenlere mesajını verebildi mi?
Sanmıyorum…
Çünkü hemen peşinden Akıncı’nın söylediği “Barış içinde bir gelecek için, Kıbrıs’ta enerji ve güvenlik politikalarında akıl yolunda buluşmak gerekir” sözleri, Türkiye’nin dümen suyunda politika yapmak olarak yorumlandı.
Peki Akıncı’dan ne yapması isteniyor?
Bu sorunun cevabı, Cumhurbaşkanı’nı eleştirenler tarafından net olarak verilemiyor.
Aslında Akıncı’nın söylediği “Koşullar, çözümsüzlüğü 50 yıl daha aynen devam ettiremez” açıklamasının altını iyi okuyabilseler, Cumhurbaşkanı’nın da bir an önce bu doğrultuda adım atılmasını istediğini pekala anlayabilirler.
Ancak meselenin Rum tarafının bu adımı atmaktaki isteksizliği olduğu ve Akıncı’nın Güney’i bu adımı atmaya zorladığını ne yazık ki göremiyorlar.
Ya da görmek istemiyorlar.
Akıncı’dan istenen, devletin anahtarını kayıtsız şartsız altın tepside Rum lidere teslim etmesiyse, bu beyhude bir uğraş, abesle iştigaldir.
Bu eleştiriler, 16 Nisan’da o yemeği zehir eder…
Yeniden kurulacağı varsa da o müzakere masasına bir fayda getirmez, ancak bizim elimizi zayıflatır. Bu böyle biline…


Bu haber 550 defa okunmuştur

:

:

:

: