Önceki yazıda 16 Nisan yemeğine doğru Anastasiadis’e yönelik değerlendirmeler yapmıştık.
Özetle 2 Başkanın;
‘’ Bu yeniden buluşma tarafların (Akıncı ve Anastasiadis’in) sanki de özel bir işleri imiş gibi.
Yok, ben yeniden bir araya gelmem eğer istediğim olmayacaksa,
Yok, ben bir bakayım karşı taraf ne düşünür diye yemeğe gidiyorum.
Sen kafa yapını değiştir,
Sen Kıbrıslı mısın? önce ona karar ver gibi karşılıklı muzırlıklar! ‘pek de görüşmelerin amacına uymayan karşılıklı hallerini değerlendirmiştik.
Bu yazıda KKTC Cumhurbaşkanı, Mustafa Akıncı’nın bu ön görüşme öncesi basına yansıyan beyanlarına bir göz atalım
“Yol ayırımına geldik, geliyoruz geleceğiz” derken hem sağdan, hem soldan geniş kitleler “bu ne iş?” diye ağızları apaçık kaldı?
Görüşmelerin çıkmaza girip düzenin devamına gerek siyasi gerek maddi olarak inananlara “biz zaten dediydik” dedirten Akıncı’ya görüşmelerin geleceğimizin en önemli değişimi olacağına inananlar da ‘’ Sayın Akıncı ile yol ayırımında mıyız?’ ifadeleri ile durum değerlendirmesi yaptılar.
SOL HAREKET; FEDERAL ÇÖZÜMDEN BAŞKA GİDİLECEK YOL YOKTUR!
Solun yeni sesi Sol Hareket yayınladığı bildiride her izi liderede çağrıda bulunarak yapıcı olmalarını ve kapsamlı çözüm müzakerelerine Guterres çerçevesi temelinde biran önce başlamalarını, Kıbrıs sorununun erken çözümünün tüm Kıbrıslılar için hayati derecede önemli olduğunu, “Kıbrıslı Türklerin federal çözüm iradesinin görmezden gelinmesi ve yol ayırımından bahsederek, ayrılıkçı gündemlerin dayatılmaya çalışılması asla kabul edilemezdir” dedi.
“Kıbrıslı Türklerin karşı karşıya olduğu temel ikilem ya erken federal çözüm, ya da toplumsal yok oluşdur. Dolayısı ile erken federal çözümden başka gidilecek bir yol bulunmamaktadır” diyen Abdullah Korkmazhan, Kıbrıslıların karşılıklı suçlama oyunları ile kaybedecek zamanı bulunmadığının altını çizdi.
Muhalefet iken görüşmelerin destekçisi olan yeni hükümet ve ortakları 3. Maymunu oynayarak, neredeyse yol ayırımını meşru kıldılar.
Doğrusu bu yol ayırımı ile Akıncı nereye koşuyor ben de anlayamıyorum.
Tabii ki hiçbir Kıbrıslı Türk adada edilgen olacağımız bir anlaşmayı istemez.
Akıncının bu beyanı ve hatta arkasından yaptığı daha detaylı açıklama, Kıbrıs’ta anlaşmayı Rumların zihniyetinin inisiyatifine, Avrupa Birliği’nin ruh haline, Petrol şirketlerinin transit bedelleri hesabına, Trump’ın egosuna, garantörlerin silah arkadaşlığına havale ederek kendi görüşmeci konum ve kapasitesini inkâr etmiyor mu?
Hadi sevgili Akıncı, yanılt beni, sevindir beni, gururlandır beni, yemeğin üstünden ceviz macunu süper olur!