Bir yandan doğalgaz ve petrol arama faaliyetleri nedeniyle ABD ile dans ederken, diğer yandan Rusya’ya her fırsatta göz kırpan Rum yönetimi, Suriye operasyonunda İngilizler üslerini kullanınca neye uğradığını şaşırdı.
Bir yandan doğalgaz ve petrol arama faaliyetleri nedeniyle ABD ile dans ederken, diğer yandan Rusya’ya her fırsatta göz kırpan Rum yönetimi, Suriye operasyonunda İngilizler üslerini kullanınca neye uğradığını şaşırdı.
Ağrotur İngiliz üssünden kalkan uçakların Humus’taki kimyasal silah deposunu vurması, Güney’i açık hedef haline getirdi.
Malum, ABD de Fransa da İngiltere de dünyanın bir ucunda. Bu tür saldırılarda da genelde uçak gemilerini kullanıyorlar. Dolayısıyla topraklı da tehdit altında olmuyor.
Ancak İngilizlerin Ağrotur üssünü kullanması Güney’de büyük paniğe yol açtı. Çünkü Suriye’nin elinde Güney’i vuracak menzilde çok sayıda silah var.
Rumların paniği o kadar büyük bir panikti ki başta dünya medyası olmak üzere herkesin bildiği gerçeği, komik bir şekilde yalanlama yoluna gittiler.
Rum hükümet kanadı, Güney Kıbrıs’ın operasyona katılmadığı yönünde açıklamalar yaparken, siyasi partiler durumdan endişe belirtti. AKEL, Rum Yönetimi’ni susarak müsamaha göstermekle suçladı ve Suriye’ye düzenlenen operasyonu kınadı.
Rum Yönetimi Sözcüsü Prodromos Prodromu’nun Suriye’ye düzenlenen operasyonda, “Kıbrıs hava sahasının kullanılmadığı ve operasyona hiçbir şekilde katılmadıklarını” ifade eden sözleri ise acıklıydı.
Rumlar o kadar endişeliydi ki dün medyada yer alan bu haberler, bugün Cumhurbaşkanı Akıncı ve Anastasiadis’in yiyeceği yemeği bile gölgede bıraktı.
Yemek dediysek aslında öyle büyük umutlar beslenen, beklentinin çok yüksek olduğu bir yemek değil hani bu.
Zira Akıncı’nın dediği gibi daha çok “dinleme ve anlama” şeklinde bir toplantı olacak.
Gerçi Kıbrıs meselesinde bugüne kadar söylenmemiş, dinlenmemiş, anlaşılmamış bir mesele kaldı mı?
Ondan da pek emin değilim.
Bu saatten sonra hangi orijinal fikir, ya da tutum değişikliği, yeniden müzakerelerin üzerinde bahar iklimini yeşertebilir?
Ya da Rum yönetiminde bu adımı atacak cesaret var mı?
Bu soruya da verecek yanıtım yok.
Crans Montana’da onca söylenen ilerlemeye rağmen, çok da bir mesafe kat edilemediğini daha geçen hafta açık yüreklilikle itiraf eden Akıncı’nın da yemeğe çok ümitli gittiğini düşünmüyorum.
CTP’nin yaptığı “Yapıcı yaklaşımların şekilleneceği bir görüşme bekliyoruz” açıklamasını ise çözüm perspektifini ortaya koyması bakımından önemli bulmakla birlikte gerçekçi olduğunu düşünmüyorum.
Çünkü Cumhurbaşkanı Akıncı’nın çözüm perspektifini bugüne kadar ortaya koymaktan hiç çekinmediğini rahatlıkla söyleyebilirim.
Akıncı, onca eleştiriye rağmen haritayı masaya koyarken bu siyasi cesareti göstermedi mi?
Asker sayısının azaltılması da dahil, güvenlik ve garantiler meselesinde esneme sağlanmadı mı?
Ancak Rum yönetimi her defasında kendisine uzatılan elden, daha fazlasını istedi.
Son olarak siyasal eşitlik ve dönüşümlü başkanlıkla ilgili bile Rumların hazımsızlığını dile getiren Akıncı’ya bu konuda yapılacak bir çağrı olabileceğini düşünmüyorum.
O zaten görevinin gereğini ilk günden bu yana yerine getirdi, getiriyor.
Dolayısıyla CTP’nin çağrısı olsa olsa tamamen Rum lidere dönük bir çağrı olabilir.
Sayın Anastasiadis ise o çağrıya nasıl yanıt verir?
Onun cevabını da çok uzak bir tarihte değil, bu akşam hep birlikte göreceğiz…