Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde uzun bir süreden beridir vatandaşlık konusunda ilgililere gerekli yardımın yapılmadığı vatandaşlık bekleyenler arasında yüksek sesle dile getirilen önemli bir mesele olarak gündemdeki yerini koruyor. İşlemlerini tamamlayanlar başta olmak üzere ülkemizde yaşayan ve bu haktan yararlanıp KKTC vatandaşı olmak isteyenler bu konuda gerekli hizmetin İç İşleri Bakanlığı tarafından kendilerine verilmediğini söylemektedirler. İçişleri Bakanlığı'nda vatandaşlık konusunda işlemlerini tamamlayıp bu işlemler sonucunun alınmasına yakın bir zamanda araya giren milletvekili genel seçimleri, seçim yasaklarından sonraki dönemde yine bu işlemlere bakılmadığını geçen sürenin ilgililere zarar olarak yansıdığı haberleri de vardır. Vatandaş olmaları için her türlü işlemi tamamlayan kişilerin mağduriyetleri ifadelerine göre yatsınamaz derecede kendilerini etkilediği,söylemleri vatandaşlık mağdurlarını ,dinlediğiniz zaman onlara da hak verdiğiniz, önemli gerekçelere sahip olduklarını işitmiş olursunuz. Vatandaşlık konusunda mevcut yasal düzenlemenin yürürlükte olduğu bilinirken ve herhangi başka yasal düzenleme yapılmadığına göre bekleyen vatandaşın işlemlerinin neden yapılmadığı sorusu vardır. İşlemde olan ve geçen her günün vatandaşlık bekleyen kişiye mali yönden zarar getirdiği aşikardır. Yapılacak her yeni işlem için kesilecek makbuzdaki meblağ az değildir. Bakanlığı yürüten Sayın Ayşegül Baybars'ın bu konuda acil olarak tetbirlerini açıklaması müracaat sahiplerinin işlemlerinin yapılması olanaklarını açması gerekmektedir. Çalışma Bakanı Sayın Zeki Çeler'e de görev düşmektedir. Hizmet için talip oldukları bu makamlarda nüfusun demografik yapısını uygun kararların alınıp bir an önce hayata geçirilmesi şarttır. Hükümet programını açıklarken nüfus sayımı yapılacağını ifade eden Sayın Başbakan Tufan Erhürman 'ın bu açıklaması üzerinden aylar geçtiğini de biliyoruz. Sayın Recep Tayyip Erdoğan 'nın KKTC nüfusunu artırın dediği gerçek anlamında olumlu yönde değerlendirinleriz. Ama sonuçta ne KKTC kimliği verebiliyorlar ne de yurt dışında yaşayan Türklerin adaya gelişini sağlayacağız diyen 4'lü hükümette icraat görüyoruz. Neyse konuyu dağıtmadan, çalışma izni ile ülkemizde çalışan kişilerin sessizce çektikleri ayrı bir ısdırap ve mağduriyet diğer önemli bir işkence olarak kıt kanaat geçinen asgari ücretli işçinin omuzlarındaki yüktür. Bilindiği üzere çalışma izinleri ilk seferde 6 aylık veya bir yıl olarak çıkartılabilmekte uzatmalarda ise en çok iki yıllık izin çalışanın pasaportuna mühür olarak vurulmaktadır. Tercih genelde işveren tarafından bir yıl olarak kabul görürken bazı işverenlerin iki yıllık sözleşme yaptıkları da vakidir. Çalışan kişinin basit bir örnekle sadece eşinin oturma izni için geçen yıl ödediği ve kişilerin ifadesi ile mühür vurduk parası 286 türk lirası dedikleri meblağ bu yıl 345 tl olurken sağlık raporu için 135 tl pul 13 Tl 10 tl ikametgah derken toplamda 500 tl üzerinde bir harcama yaptıkları görülmektedir. Bu meblağın alınma sebepleri arasında ise çalışanın sosyal haklarından örneğin sağlık hizmetlerinden yararlanması gerekçesi vardır. Vardır var olmasına ama bu maddi ağırlığı asgari ücretli kişinin nasıl zorlukla ödediği hesaba katılmamaktadır. Katılmadığı bir yana geldiler madem ,ödesinler şeklinde ayrı bir manevi baskı altında bu insanlarımız ezilen olmaktadır. Kaldı ki ihtiyat sandığına yatırımlar yapılmakta ancak işten ayrılanlara yatırımları geri ödenmediği konusu da işçinin hesabına zarar olarak yazılmaktadır. Ülkemizde bulunan bu işçilerin ev kiralarının en az 500 TL olduğunu varsayarsanız ve ailedeki çocuk sayısını da hesap edersenin çalışma izni ile çalışan içcilerimizin geçim derdini anlayanlar olursunuz. Tabi ülkemizde kayıt dışı işçi sayısı rakamsal olarak sorunun ayrı bir parçasıdır. Bütün bu konuların tarafları rencide etmeden çözmek ise 4'lü koalisyon hükümetinin gündeminin esaslı maddelerinden biri olmalıdır. Bu konular laf cambazlığı ile değil koalisyonı oluşturan CTP-HP-TDP ve Demokrat Partinin ifade ettikleri ama henüz hayat bulmayan kriterlerinin açıklanması ile mümkün kılınacaktır. Bekliyoruz ama ortada Başbakan'ın kuluçka dönemi diye nitelendirdiği zamandan, bu güne ortada, fol ve yumurta yoktur.