Kocias, önce KKTC'yi tanı!

'Cikko Manastırı'nın Yunanistan'a verdiği ancak şimdi geri istediği Engomi'deki arsa konusu mahkemeye taşındı.

'Cikko Manastırı'nın Yunanistan'a verdiği ancak şimdi geri istediği Engomi'deki arsa konusu mahkemeye taşındı.
Davalı taraf adına mahkemede hazır bulunan Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kocias, mahkemeye çıkarılması, özellikle de davacı tarafın avukatının sorduğu sorular üzerine çılgına göndü.
Cikko Manastırı'nın, yeni büyükelçilik binası yapılması için Yunan kamusuna 1998'de Lefkoşa'daki arazilerinden birini verdiğini ancak büyükelçilik binası inşa edilmediğini, Yunanistan'ın söz konusu araziyi satmak istediği hatırlatıldı.
Kocias 'bu tür meselelerde Türkiye bile bizi mahkemeye vermedi' dedi ve şunları söyledi:
'Kemal Atatürk, büyükelçilik inşası için 1930'da Yunan devletine Ankara'nın merkezinde arazi verdi.
Satmadık. Ankara'da 1930'larda aldığımız araziye, bina 80 yıl sonra inşa edildi. Türkiye'de, Yunanistan'a Kıbrıs'takinden daha iyi davranıldı. Mevcut hükümete sempatiniz olmadığı ortada.'
Konu bir arsa ve güney Kıbrıs'ta bir dava.
Yunanistan, yeni elçilik binası yapımı için verilen bir arsayı, satmak istemekle, bina yapmamakla suçlanıyor ve konu mahkemelik oluyor.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kocias bu dava için güney Kıbrıs'ta mahkemeye çıktı.
Davacı Cikko Manastırı'nın avukatı Kostas Velaris'in soruları üzerine çılgına döndü.
Bu davranışın Yunanistan'a hakaret olduğunu, aşağılandığını, ne Atatürk, ne cuntanın kendilerine böyle davranmadığını anlattı.
Kocias söz konusu davanın asliye hukuk konusu değil, uluslararası hukuk konusu olduğunu iddia etti.
Böyle bir konunun, böyle bir davanın KKTC ile Türkiye arasında söz konusu olabileceğini hayal bir edemiyorum.
İki ayrı devlet, iki ayrı hukuk, kim olursa olsun, bu hususlarla belirlenmiş uluslararası ilişkiler.
İşte devlet olmak, egemen olmak, kendi kurallarını, yasalarını, koşullarını hukukunu yaratmanın ve uygulamanın otoritesi.
Bunlar için sözde değil, özde mücadele edecek anlayışlar ve uygulamalar gerek.
Kocias, KKTC'yi tanısaydı, ilişki kursaydı, bunların hiçbirini yaşamazdı.
Otel yapabilirdi, üniversite açabilirdi, üstelik kendi şahsına.
Arazi, vergi muafiyeti, uzun vadeli kredi verilirdi, elektrik, su parası bağışlanırdı.
Otelin lağım suyunu da akdenize boşaltırdı.
Ne arayan, ne soran, ne mahkeme, ne avukat, ne kötü muamele, ne de uluslararası hukuk korkusu olurdu.
Kim bilir vatandaşlık bile alabilirdi.
Hem de istisnai, vatandaşlığı incelenirdi, yasal bulunursa, iptal korkusu da olmazdı.
Oysa istisnai demek, keyfi demek, gerekli görüldü demek.
1200 istisnai vatandaşlığın, sadece 175 yasal değil demek, vatandaşlığı alanın suçlu, verenin ise hiç sorgulanmaması demek.
Alan yasa dışı iş yaptı, vatandaşlığı çaldı, fakat veren suçsuz, masum.
Kocias, KKTC'yi tanımadı, bu onun şansızlığı.
Adam posta dairesini yıllarca dolandırmış, bir diğeri ölmüş amcasının emekli maaşını 12 boyunca cebe indirmiş.
Kooperatif diyerek, insanların birikimini yıllarca iç edenler, ne denetlenmiş, ne aranmış, ne sorgulanmış, böyle KKTC.
Kurumlar batırılmış, borca saplanmış, yığınla yasa dışı işe imza atılmış.
Fakat bir tane hesap veren, yargılanan, suçlu bulunan, bedel ödeyen siyasi yok.
Hesap soracağız diyerek, siyasi partiler kendi arasında iktidarcılık oynuyor.
Hesabı ise hep halk ödüyor.
Geç kalmış sayılmazsın Kocias, KKTC'yi tanı.
Şimdiden yatırım yap, emeklilikte yerleşirsin, 5 yıl sonra vatandaşlığa müracaat edersin.
Üniversite, otel için ortaklar, aracılar, arkadaşlar, dostlar bul.
Ama dediğim gibi ilk iş olarak KKTC'yi tanı.
İnan bana pişman olmazsın.


Bu haber 536 defa okunmuştur

:

:

:

: