Öncelikle sosyal ve ekonomik kalkınmanın zemini oluşturulmalı

Başbakan Tufan Erhürman bundan bir müddet önce bölgesel kalkınma planları olduğunu söylemişti.

Başbakan Tufan Erhürman bundan bir müddet önce bölgesel kalkınma planları olduğunu söylemişti.
O plan şimdi ne durumda bilmiyorum.
Lakin son olarak da sosyal ve ekonomik kalkınma öngörüsü olduğunun altını çizdi..
Elbette bütün bunlar önemli konular.
Lakin takdir edersiniz ki burada esas olan bu öngörülerin uygulanabilirliğidir.
Bunun için de bir planın ve haliyle programın ortaya konması gerekir..
Zira Sayın Başbakanın ortaya attığı bu düşünceler bugün Birleşmiş Milletlerin de üzerinde politika ürettiği ve işlevsel kıldığı amaçlarından bir tanesi olarak karşımıza çıkıyor.
Şöyle ki; bugün birçok kişi Birleşmiş Milletler’i barış ve güvenlik konularıyla bağdaştırsa da örgütün kaynaklarının çoğu aslında BM Antlaşması’ndaki yaşam standartlarını yükseltmek, tam istihdamı artırmak, ekonomik ve sosyal ilerleme şartlarını ve kalkınmayı ileriye götürmek” konusunda verilen sözleri yerine getirmeye ayrılmıştır. BM’in kalkınma çabaları dünya çapında milyonlarca insanın hayatını ve refah düzeyini derinden etkilemiştir. BM’in bu çabalarına yol gösteren şey ise uzun süreli barış ve güvenliğe ancak, her yerde insanların ekonomik ve toplumsal refahı sağlanırsa ulaşılabileceği inancıdır..
Elbette bu doğru bir tespittir.
Fakat gel gelelim bugün Kıbrıs için bunu söylemek pek mümkün görünmüyor.
Zira burada BM gözetiminde 50 yıldır devam bir siyasi sorun vardır.
Ve bu sorundan mütevellit Ada’nın Kuzey yarısına uluslararası toplum tarafından uygulanan bir tecrit söz konusudur.
Dolayısıyla BM’nin bu öngörüsü Kıbrıs’ta tek yanlı olarak işlemektedir..
Buna göre de Ada’nın Kuzey’inde ileriye dönük sosyal ve ekonomik bir kalkınma planının oluşturulması bir yana, ertesi günün dahi ne getireceğine dair belirsizliğin muğlaklığı varken, Güney tarafında uluslararası ticaretin her yönüyle süreklilik arz ettiği bir yapı içerisinde kalkınma planları istikrar kazanmaktadır.
Geçen 50 yılda dünyada meydana gelen ekonomik ve toplumsal dönüşümlerin çoğunun aldığı biçim ve yön önemli ölçüde BM’in çalışmaları tarafından belirlense de bu 50 yılda BM’nin özellikle Kıbrıs’ın Kuzey tarafına bu anlamda ciddi katkılar koyamadığını da söylemek mümkündür.
Hem de Birleşmiş Milletler kalkınma çabalarında ülkelere yardım etmek ve destekleyici bir küresel ekonomik ortamı güçlendirmek konularında uluslararası iş birliği için öncelikler ve amaçlar belirlendiği halde..
Oysa bugün dünya ölçeğinde zenginlik ve refah o kadar adil olmayan bir şekilde ortaya çıkmıştır ki; ekonomik dengesizlikler dünyanın hemen hemen her bölgesindeki sosyal sorunları ve siyasi istikrarsızlığı artırmıştır. Soğuk savaşın sona ermesi ve küresel ekonominin artan entegrasyonuna rağmen, aşırı yoksulluk, borçlanma, az gelişmişlik ve ticaretteki dengesizlik gibi sorunlar henüz çözülemedi.
Tabi ki Kıbrıs’ın Kuzey’i olarak bizler de bu süreçlerden olumsuz etkilenmeye devam ettik.Dolayısıyla BM’in kuruluş ilkelerinden biri de bütün halklar için ekonomik kalkınmanın, siyasi, ekonomik ve sosyal güvenliğin başarıya ulaşması için en emin yol olduğuna dair duyulan inanç olsa da bu noktada BM bize yeterli katkıyı sağlayamadı..
Fakat buna rağmen bugün hala Birleşmiş Milletler kendini insan zenginliğini ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlamlaştırmayı, yoksulluğun kökünü kazımayı, adil ticareti ve zarar verici dış borçların azaltılmasını hedefleyen politikaların rehberlik ettiği ekonomik yayılma ve küreselleşmeyi garanti eden yollar bulmaya adamış tek kurum olmaya devam etmektedir.
Dolayısıyla bugün Birleşmiş Milletler, Ada’nın Kuzey ve Güney arasındaki gittikçe büyüyen ve derinleşen siyasi, sosyal ve ekonomik uçurumun farkındalığı ile Kıbrıs sorununa daha etkin müdahil olma durumundadır..


Bu haber 226 defa okunmuştur

:

:

:

: