Güçlü olanın ayakta kaldığı bir dünya düzeni kurmuşlar

Nasıl bir Dünya olduk, güçlüler güçsüzleri ezer oldu. Batı felsefesiyle büyük balık küçük balığı yutar. Bu mudur sizin Dünyanız yerin dibine batsın.

Nasıl bir Dünya olduk, güçlüler güçsüzleri ezer oldu.
Batı felsefesiyle büyük balık küçük balığı yutar. Bu mudur sizin Dünyanız yerin dibine batsın.
Suriye’de katliam sürüyor.
Kimyasal silahlar kullanılıyor.
Yeryüzünde süper güç olarak tanımladığımız ABD/Rusya orada.
Güya Suriye’ye adalet getirecekler.
Lakin rejime de müdahale etmiyorlar..
Silahlarını satıyorlar, petrol kuyularını parselliyorlar.
ABD /İsrail ikilisi kafa kafaya vermiş ABD Tel Aviv’de bulunan büyükelçiliğini Kudüse taşımak suretiyle Filistin’i ezip geçtiler.
O İsrail ki yıllar önce katliama uğramış, soykırımı en acı şekilde yaşamış, şimdi kendi vuruyor, eziyor ve vura kıra ayakta kalmaya çalışıyor..
Onlarca ölü, binlerce yaralı..
Çoluk çocuk dinlemiyorlar.
Maalesef insan hakları bildirgesi bunlara sökmüyor.Güçsüzlere,masum çocukları güvence altına almıyor.Bu durumda bilakis güçlülerden yana bir bildirge…
Yüzlerce binlerce insan ölüyor.Yüzlerce, binlerce masum çocuğun daha kundakta yaşam hakları ellerinden alınıyor.
Peki suçları ne bu çocukların?
Sadece o bölgede Dünya’ya gelmiş olmaktan başka hiç bir şey!
İnsanlık ölüyor.
Güçlü olanların ekonomik beklentileri öne çıkıyor.
Vicdanları yok oluyor, gözlerini kan bürüyor.
O bölgede bulunan ABD ve Rusya sözüm ona güya adalet getirmek için çatışıyor. Veyahut öyle gibi görünüyorlar.
Lakin büyük bir oyun içindeler rejime müdahale etmiyorlar.
Çünkü kullandıkları mevcut rejimin devam etmesini istiyorlar.
Bu dışarıdan yönetilen iç savaş 2011 de başladı. BM’lerin raporuna göre tam 35 kere kimyasal silahla halk vurulmuş. Bunun 29 tanesini Esad rejimi yapmış geri kalan 6 tanesi muamma kimin yaptığı belli değilmiş.
İşte can havli ile bu savaştan kaçan, evini, yurdunu, toprağını geride bırakıp belki bir umut diyerek bölgeden uzaklaşmaya çalışan binlerce insanın ölü bedenleri vuruyor Akdeniz sahillerine.
Bizim ülkemizin kıyıları da bu katliama şahitlik ediyor maalesef.
Bu çaresiz insanların cansız bedenleri vuruyor birer ikişer kıyılarımıza.
Peki ne uğruna?
Bu insanların yurtlarını neden terk etmek zorunda kalıyorlar?
Hayatta kalmak için değil mi?
Ama yine ölüyorlar..
Büyükler pay kapıyor, küçükler arada ezilip yok oluyor.
Oysa Dünya’daki İnsanların bütün fertlerini eşit kılan haklarının tanınması hususuna; hürriyetin, adaletin ve dünya barışının temeli olmasına, karar verilmişti.
Peki uygulama var mı? Elbette yok..
Gelin birlikte okuyalım ilk 7 maddesini bu evrensel beyannamenin..
10 Aralık 1948 Birleşmiş Milletler Genel Kurulu İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinden..
“Madde 1- Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.
Madde 2- Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilirler.
Ayrıca, ister bağımsız olsun, ister vesayet altında veya özerk olmayan ya da başka bir egemenlik kısıtlamasına bağlı ülke yurttaşı olsun, bir kimse hakkında, uyruğunda bulunduğu devlet veya İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ülkenin siyasal, hukuksal veya uluslararası statüsü bakımından hiçbir ayrım gözetilmez.
Madde 3 -Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır.
Madde 4- Hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz, kölelik ve köle ticareti her türlü biçimde yasaktır.
Madde 5- Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez.
Madde 6- Herkesin, her nerede olursa olsun, hukuksal kişiliğinin tanınması hakkı vardır.
Madde 7- Herkes yasa önünde eşittir ve ayrım gözetilmeksizin yasanın korumasından eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir. Herkesin bu
Bildirgeye aykırı her türlü ayrım gözetici işleme karşı ve böyle işlemler için yapılacak her türlü kışkırtmaya karşı eşit korunma hakkı vardır.”
Peki öyleyse ne?
Neden bu insanlar doğup büyüdükleri düzen kurdukları topraklarını terk ediyorlar?
Ve neden çoluk çocuk demeden denizlerde boğularak hayatlarını kaybediyorlar.?
Tabi ki; güçlü olanın ayakta kaldığı, güçsüz olanın ezildiği Dünya düzeninde kapitalizmin yerleştiği ve tahakküm altına aldığı coğrafyaların kaçınılmaz yazgısıdır bu yeryüzünde..
İşte tam da bu nedenledir ki, bu beyanname 70 yıldır sadece kâğıt üzerinde kalmış, bir adım öteye taşınmamış..



Bu haber 210 defa okunmuştur

:

:

:

: