Başbakan Tufan Erhürman, hükümetin Fiyat İstikrar Fonu’nu kullanarak akaryakıta yapması gereken 41 kuruşluk zammı yapmadığını bildirdi.
Bununla birlikte dövizdeki artışın içme sütü fiyatlarına yansımasını önlemek için sütte de sübvansiyon kararı alındı.
Elbette alınan bu kararların bütçe üzerinde olumsuz etkisi olacaktır.
Zaten Başbakan da alınan kararlar ile gelirlerde bir azalma yaşanacağını kabul ediyor.
Hükümetin tasarruf ve gelir artışı üzerinde çalıştığını açıkça belirtiyor.
Olması gereken de zaten bu.
Zira dövizin yol açtığı yangın, sokağı da, vatandaşın cebini de, mutfakları da yakıyor.
Ülke bu yangınla kavrulurken hükümet, “Döviz fiyatlarına müdahale bizim işimiz değil. TC Merkez Bankası’nın işi” diyemez.
Bu yangından asla böyle çıkamaz.
Sayın Başbakan’ın dün açıkladığı tedbirlerle döviz yangınına hükümet tarafından ilk su atıldı.
Ama tabiri caizse bu bir kovalık su, devasa yangına yeterli değildir. Ateş tüm evi sarmış vaziyette. Atılan su ise şu an için sadece alevlerin şiddetini biraz durdurmuş olabilir.
Ama ev yanmaya devam ediyor.
Yükselen dövize karşı atılması gereken adımlar elbette Türkiye ile işbirliği içinde atılmalıdır.
Bu yangının 24 Haziran sonrasında böyle süreceğini düşünmüyorum.
24 Haziran’a kadar dış operasyonlarla yapılan ekonomik saldırılar, savuşturulursa o tarihten sonra bir rahatlama olacaktır.
Tabi eğer Türkiye’nin istikrarı yönünde bir sonuç çıkarsa. Aksi halde anavatanın içine düşeceği kaos ortamı, döviz yangınını tüm ekonomiyi yakacak şekilde büyütür ki…
Allah muhafaza o yangında KKTC de kül olur gider.
O yüzden biz şu anda Başbakan Erhürman’ın da dediği gibi kendi evimizde alabileceğimiz tüm önlemleri alarak, bu döviz yangınını kontrol altına almaya çalışmalıyız.
Zira olan bitene sadece seyirci kalırsak, dövizdeki bu dalgalanma KKTC’de de kalıcı derin yaralara yol açabilir.
Başbakan’ın önceki gün ortaya attığı dövizdeki dalgalanmaya karşı bir fon oluşturulması fikrini de bu yüzden çok önemsiyorum.
Bu şekilde her üç-beş yılda karşımıza çıkan bu aşırı değerli dövize karşı devletin bir emniyet sübabı olur.
Tabi bu fonu, ilk fırsatta seçim harcamalarında ya da maaş ödemelerinde kullanmamak kaydıyla…
Yoksa o da amacı dışında kullanılan pek çok bütçe kalemi gibi yok olur gider.
Böyle bir fon oluşursa biz de her döviz artışında “eyvah şimdi ne olacak?” psikolojisinden kurtuluruz.
Sayın Başbakan, ortaya attığı bu önerinin peşini bırakmamalı, süratle hayata geçirmelidir.