Büyüklere masallar

Bu Pazar yazısına Milattan Önce 6. Yüzyılda yaşamış Yunan Filozof Aisopos’un (Ezop) anlattığı ibret verici bir masalla başlamak istiyorum.

Bu Pazar yazısına Milattan Önce 6. Yüzyılda yaşamış Yunan Filozof Aisopos’un (Ezop) anlattığı ibret verici bir masalla başlamak istiyorum.
Kahramanları hayvanlar olan masallarıyla büyük ün kazanmış olan Ezop'un bir öyküsünü anlattı bana geçenlerde bir dostum.
Masal bu ya…
“Katırın biri arpa yemekten şişmanlamış. Başlamış ‘ben at dayıma benziyorum, her şeyim ona çekmiş…” diye hava atmaya. Ama bir gün katırı koşturmuşlar. At olmadığını anlamış. Koşu bitince suratını asmış. Ve eşek babası aklına gelmiş…”
Masalın dediği gibi aslımızı, yeteneklerimizi, kim olduğumuzu unutursak bir gün bize hatırlatırlar. O zaman var olan kıymetimiz de gider.
Aslında insanoğlunun gelişimi, kendi özelliklerinin farkına varmasıyla başlıyor. Özellikle gençler fazlası ne, eksikleri neler, bunların farkına varabilirse hayat denen maratona 1-0 önde başlıyor. Çünkü eksik olduğu alanlarda kendisini yetiştirmek için hem zaman, hem de fırsat yaratabiliyor.
Toplumlar da böyle gelişiyor. Eksiği ne, fazlası neler, bunu bilmek zorundalar. Boş özgüven bir toplumun felaketi olabiliyor. Ama özgüven eksikliği de aynı şekilde bir toplumun önüne en büyük engel olarak çıkabiliyor.
Aslında toplumların gelişiminde en önemli etken hiç şüphesiz siyasiler ve siyaset kurumu oluyor. Eğer bir toplum iyi yöneticilerin elindeyse tüm engelleri daha kolay aşıyor. Sorunlar daha kolay çözülüyor.
Ama her alanda olduğu gibi siyaset kurumundaki çürüme de içinde bulunduğu toplumu bire bir etkiliyor. Çünkü iyi yönetilemeyen toplum, günden güne eriyor.
Bir toplumu dejenere eden en önemli mesele de adalet duygusundaki eksilme oluyor.
Aristotales, Ezop'un yolsuzluktan yargılanan bir siyasetçiyi tilki ile kirpinin öyküsünü anlatarak nasıl savunduğunu şöyle anlatmış:
Ezop mahkemede 'Bir tilkinin, başı pirelerle derde girmiş. Bir kirpi de onu pirelerden kurtarsın mı diye sormuş. Tilki, 'hayır, bu pireler doydu, artık fazla kan emmiyorlar. Onları kovalarsan, yerlerine yeni, aç pireler gelir' demiş'.
Ezop hemen ardından, jüriye dönerek, sözlerini şöyle bitirmiş: 'Dolayısıyla saygıdeğer jüri üyeleri, müvekkilimi cezalandırırsanız onun yerine onun kadar zengin olmayan birileri gelir ve sizi daha da beter soyar.'
Elbette 21. Yüzyılın standartlarında bu züğürt teselellisi aforizmaları kabul edecek değiliz. Ama ne yazık ki toplum öyle bir noktaya geldi ki, artık kimse hiçbir siyasetçinin dürüst olacağına inanmıyor. “Hiç olmazsa o doydu, yerine gelen daha çok çalar” mantığıyla siyasi yozlaşmaya gözlerini kapatıyor. Siyasetteki çürüme tüm toplumu içte içe kemiriyor.
Ne tuhaf bu kadar çok doktor milletvekilinin olduğu KKTC siyaseti de bu hastalığa bir türlü çare bulamıyor…


Bu haber 284 defa okunmuştur

:

:

:

: