Ödenemeyen haklar

Çok yorgun, yaşlı, çirkin ve kendini beğenmiş sorunumuz karşımızda sırıtıyor. Kimler el atmadı ki! Eski dava, bir türü yeni bir dava safhasına geçmedi, gçemedi.

Çok yorgun, yaşlı, çirkin ve kendini beğenmiş sorunumuz karşımızda sırıtıyor. Kimler el atmadı ki! Eski dava, bir türü yeni bir dava safhasına geçmedi, gçemedi.
Kıbrıs sorunu artık taraflara sıkıntı veren stratejik konumu ile cazibesini koruyan, etrafındaki Akdeniz’in cezbedici mavi sularında, aktörlerin bir nevi kara sevdası olmuş vaziyette, yine de taliplerinin anlaşmasını bekliyor.
Kendimizi tanıdık tanıyalı yanımızda bizle büyüyen bu yara, kangrenleşti, gittikçe içinden çıkılmaz bir hal alırken öyle bir ana geldik ki kendi çocuklarımızın yaşı yarım asrı buldu. EOKA, ENOSİS, Türk Mukavemet Teşkilatı(TMT), “Ya Taksim Ya Ölüm”, derken Kıbrıs’ın rahata kavuşması ve içinde savaşın ve ölümün olmadığı ortama 20 Temmuz Barış Harekâtı ile 1974 yılında girdi, her iki kesim de kendi sınırları içerisinde barışa, hasretle kavuştu. O onunla, bu bununla, o Cumhurbaşkanı, bu Birleşmiş Milletler Sekreteri arabulucu, müzakereler Annan Planı Referandumu Güney’in “HAYIR”ı Kuzeyin ”EVET”i derken iki tarafı bir türlü samimiyetle bir araya kimseler getiremedi. Art niyetli ve samimiyetsiz bir Anastasiades, kilisenin emrinde ve komutasında masadan devamlı fırlayan olurken, Sayın Mustafa Akıncı’ya bağlanan umutlar ise yer ile yeksan oldu.
“Kıbrıs Cumhuriyeti” üzerinden AB adayı kendine dahil ederken, sınır ötesine, Türklere “Kıbrıs Cumhuriyeti haklarının” verdiği hukuksal hak ile AB vatandaşlığı pasaportlarını vermek durumunda kaldılar. Bu pasaport ve kimlikte güya kendi kurallarını uyguladılar. İstediklerine pasaport verdiler istemediklerine vermediler. Türkler Türkiye dışındaki ülkelere Pasaportun sağladığı ulaşım kolaylığı olduğu için bu belgeyi aldılar. Müktesep bir hakkın Rum pasaportu olarak anılmış olması ise ayrı bir yanlıştır.
Kıbrıs Türk halkının çektiği çok sıkıntılar vardır. Mücadelenin ve toprağı uğruna şehit düşen canların, kayıpların, gazilerin, hakkı ödenemez olandır. 1974 yılından sonraki oluşumlar 1983 yılının 15 Kasım’ında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile taçlandı. Sadece o günden bu güne 35 yıl geride kaldı. Çözüm denen mesele gittikçe de kördüğüm oldu. Kördüğüme ise keskin kılıç vurulması ve yeni bir ortaklığın kurulması mümkün olmadı. Olmayacağı keskin gözle görülebilendir. İç meselelerde armut toplamayan Dış İşleri Bakanı Sayın Kudret Özersay Ambulans uçak indi kalktı durumu ile övünürken KKTC adının yaşatılması adına adım atıyor sanıyorsa da olacağı olmayan işlerde uğraşıyor. Topraklarımıza Rum nüfus yerleştirme alıştırması yaptırma kararı almışlar ki 4’lü parçalar ayni kafada birleşip Rumlarının kurduğu silahlı örgüt EOKA'nın eski üyesi Nikolas Skuridis'e Girne Kozanköy'deki arazisi iade ettiler. Rum geliyor ama 'bizimkiler' gelenler KKTC kurallarına göre hareket edecek diyorlarsa da, köy halkı isyanda ve köylerinde Rum vatandaşlarının, ikamet etmesini istemiyorlar. Şimdi ne yapacaklar Kudret Bey armut toplamazken pirincin taşını mı ayıklayacak. Daha kaç Rum’u bu şekilde evlerine çağırma operasyonu yapacaklar? Ülkemiz halkının nabzını nasıl tutacaklar? Güney’den gelen ve halen bıraktıkları mal üzerinden kendilerine tahsis edilen evlerde oturan halkımız bu duruma ne diyecek? Kozanköy'deki Rum’a Güney’den ne gibi bir yardımı Birleşmiş Milletler 'insani yardım' diye taşıyacak? Yoksa Bakanlar Kurulu üyelerimiz Nikolas'ın evine hoşgeldine mi gidecekler? Olmaz demeyin olur mu olur! Yaşayıp göreceğimiz çok şey vardır.


Bu haber 1851 defa okunmuştur

:

:

:

: