BM Genel Sekreteri Guterres, ABD’li diplomat Jane Holl Lute’u Kıbrıs’ta müzakereler için resmen görevlendirdi. ABD’li diplomat, Crans Montana’da masada olan garantörler dahil tüm taraflar ile görüşecek. Lute’un bu ay içerisinde Ada’ya gelmeyi planladığı belirtiliyor.
BM Genel Sekreteri Guterres, ABD’li diplomat Jane Holl Lute’u Kıbrıs’ta müzakereler için resmen görevlendirdi. ABD’li diplomat, Crans Montana’da masada olan garantörler dahil tüm taraflar ile görüşecek. Lute’un bu ay içerisinde Ada’ya gelmeyi planladığı belirtiliyor.
Bu ziyaret sırasında meşhur Guterres çerçevesi konusunda tarafların hangi noktada olduğu netleşecek.
Zira şu anda Cumhurbaşkanı Akıncı ile Rum lider Anastasiadis’in algıladığı belge birbirinden çok farklı.
Bu kez sonuç çıkacak mı derseniz, ben yine umutsuzum.
Çünkü ne Rumların, ne de Atina’nın söyleminde bir değişiklik yok.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kocias, “müzakereler yeniden başladığında, garantilerin kaldırılması masada olacak” diyerek, çözümsüzlük ateşini yeniden tutuşturdu.
Kocias, bu söylemine dayanak olarak da BM Genel Sekreteri’nin Crans Montana’daki sözlerini gösterdi.
BM Genel Sekreteri, Garanti ve İttifak Anlaşmaları’nı modası geçmiş diye niteleyip, uygulanmasının veya idamesinin istenemeyeceğini söylemişti.
Bu sözleri kendisine dayanak yapan Yunan Bakan Kocias, belli ki Türk askerinin adadaki varlığını sorgulayarak, Kıbrıs’taki tek sorun buymuş gibi bir yaklaşım sürdürmeye devam edecek.
Oysa Türk askerinin adadaki varlığı neden değil, bir sonuçtur.
Neyin sonucu olarak 1974’te bu adaya geldiği de herkesin malumudur.
Her ne kadar Guterres belgesi ışığında masaya yeniden oturulacağı umulsa da ben bu belgenin tüm taraflara mavi boncuk dağıttığını görerek, sonuç verici olacağını düşünmüyorum.
Seçimden sonra ilk yurtdışı gezisini 10 Temmuz’da KKTC’ye yapacak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın burada vereceği mesajlar da müzakereler için yön tayin edici olacaktır.
Ancak şurası bir gerçektir ki ne sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, ne de Türkiye’de hiçbir kurum, Kıbrıs şartını masaya sürerek AB’nin Türkiye’yi tehdit etmesine boyun eğmez.
Özellikle Rum yönetiminin Ankara tarafından kabul edilmesini zorlamaya çalışan Avrupa Parlamentosu’nun aldığı karar da Türkiye için bağlayıcı olamaz.
Zira her fırsatta Suriyeli mülteciler için Türkiye’ye minnettarlığını sunan şansölye Merkel de aslında bu gerçeğin farkındadır. Artık Kıbrıs sopasıyla AB’nin Türkiye’yi tehdit ettiği günler geride kaldı.
O yüzden Rumlar AB’ilerine güvenmeyi bırakıp, masada Kıbrıslı Türklerle anlaşmayı denese iyi olur.
Aksi halde, mahallede dayak yiyen çocuğun sürekli AB’isini (!) çağırması gibi, her fırsatta Türkiye’yi Avrupa’ya şikayet etmekten bir sonuç çıkaramaz. Rumlar sürekli saklandıkları AB’ilerinin arkasından artık çıkmalı.
Aksi halde Kıbrıs’ta çözüm hayal olur. Bu gerçeği herkes bilmeli…