Her şeye basit gözlerle bakan insanları anlamakta zorlanmışımdır her zaman... Böyle insanlarla yaşamak hep zor gelmiştir bana...
Sevinçleri ve mutlulukları ciddiye almalı insan... Keyfini çıkarmalı... Sevinmeli... Çığlık atmalı, el çırpmalı...
Benim bir masalım var; sizin de var... Masalımın içinden gelen yıldızları, ışıkları yakalamam gerek. Onlar beni aydınlatıyor...
Bu ışık sevgidir...
Bu ışık ilgidir...
Bu ışık bölüşmektir...
Paylaşmaktır...
En önemlisi de birbirini anlamaktır...
Sevgiyle....
YAĞMUR- GÜNEŞ- ÇOCUK
YAĞMUR çiçeğe bayıldı
öptü, alnına koydu...
GÜNEŞ evreni kucakladı
bengisu karıştı denizlere...
ÇOCUK başını kaldırdı
' Yaşamı seviyorum...' Dedi...
Ayşe TURAL
ANILARDAN BİR DEMET
Yaşamın içinde her olay ya da her durum ileriki zamanlar için bir anı yumağı oluşturur. Sevinçli ya da kederli, ilginç ya da ürkütücü… Ben anıların bile seçilerek akılda tutulmasından yanayım. Biraz Pollyannacı yanım var ya…
Mutsuzluk çağrıştıran anıların hatırlanmamasından yanayım, en azından dillendirilmemesini savunuyorum. Çünkü her anı bizi o ana götürüyor… O an hangi duyguyu hissetmişsek, onu tekrar yaşıyoruz… Düşünün korktuğunuz bir an ya da çok kahrolduğunuz bir zaman… Onun yerine en mutlu anınızı, en sevinçli gününüzü düşündüğünüzde kalp atışlarınız bile ritmini değiştiriyor.
Yaşamda güzel şeyler hatırladıkça, güzel olanı çağırmış olursunuz… Yaşanan zaman dilimi hiç de öyle ah’larla vah’larla geçirilecek kadar uzun değil, diye düşünüyorum…Mutlu ve güzel bir gün diliyorum efendim…
SEVEBİLİRİM...
bugün
gökyüzü sessiz
dağ şarkı söylüyor inadıma...
şiirimin ortasında
durmadan
parmak kaldırıyorsun, yaramaz çocuk!
ayın on dördü gibi
ışıyor yüzünün ortasında gözlerin
sana çekiliyorum
önce ellerine
ardından dudaklarına...
gözlerimin içinde
bahara duruyor dallarım
dikkat et
seni SEVEBİLİRİM...
Ayşe TURAL
GECENİN YILDIZLARI...
Gece ne zaman gökyüzüne baksam, kendimi o o koyu mavilikte kaybolmuş gibi hissederim...
Sonsuzlukta kaybolmuş gibi...
Bu kayboluş bir yok oluş duygusu değildir asla.. Aksine VAR OLUŞun güzelliği, tanımlanamaz sarhoşluğudur...
Bütün evren BENmişim gibi gelir... Evrenin efendisi benim...
Yıldızlar göz kırparken YAŞAMI düşünürüm... Onlar yaşamdaki YILDIZları düşürür aklıma... Hayatıma giren herkes küçük ya da büyük yıldızlarımdır çünkü...
Onlara ne kadar değer vermişsem onlar da bana sevgilerini armağan etmişlerdir...
Bana yaşama sevinci veren, hayatımın her evresinde güzellikler armağan eden minik yıldızlarım...
İyi ki varsınız...
İyi ki hayatımdasınız...
ÖDÜL
yaşam
bir gökkuşağı bilmecesidir
zamanlarda...
sen
en güzellerini topla güneşlerin...
umutların kaynağını ara
bul...
gülümsersen hayata
büyük ÖDÜL senindir...
Ayşe TURAL
BİRBİRİMİZİ ANLAMAK...
İki kişinin yüzünü birbirine dönmesidir; aklından, yüreğinden geçenleri anlamak adına...
O konuşurken gözlerinin ta içine bakarak dinlemektir, can kulağıyla...
Gülümsemektir, yeri geldiğinde...
Araya bir soru serpivermektir...
Baş sallamaktır çokçası...
Kalabalıklar içinde iki kişi oluvermektir...
İçinizi dökebilmektir, sanki uzun yıllardır tanışıyormuş gibi...
Ayrılırken sıcacık el sıkışmaktır...
Bazen yaş dolu gözlerle sarılmaktır, konuşmadan...
Omzuna başını dayayıp ağlayabilmektir bazen...
Haydi hayatı paylaşın...
Paylaşın ki yalnızlıklar azalsın...
HELVACI AMCA
hey!
helvacı amca
bugün kırmızı helvadan istemem
cevizlisinden de
Susamlısından da...
nasıl anlatsam sana
haydi söyle bana...
BEŞ KURUŞ
ne kadar DÜŞ eder
ne kadar MASAL?
Ayşe TURAL
KİM ONLAR?
Zaman zaman...
Şöyle kıyısından köşesinden hayatımıza dalıverenler olur...
Kısa sürede o kadar çok şey öğretirler ki bize...
Öfke...
Güvensizlik..
Şaşkınlık...
Hemen üstüne balıklama atladığımız kişilerdir onlar...
İş olsun aşk olsun...
Kafayı vurunca aklımız başımıza gelir...
Aslında
O kişilere teşekkür borcumuz vardır, bizi bize öğrettikleri için...
Karşımıza çıkan her kişi ve olay bir DERstir...
Alabilene...
Öğrenmezseniz aynı OLAY başınıza gelecektir...
Sevgiyle...
BEKLEDİĞİM
bir gülüş
belki içten bir bakış
belki bir el tutuş...
kimbilir
inadına sorgulamalı mı dünleri
ya da yarınları düşünürken
kaçırmalı mı bugünü...
vakit bu vakit
merhabaları ertelemeden
sıcacık kucaklaşmaların kıyısında...
yaz aşkı olmalı bu güzelim
ya da inadına güz aşkı
takvimlerin yazmadığı...
Ayşe TURAL
NEDENSİZ
Biliyorum ki, İNSAN gerçekten inandığı şeyi savunabilir...
Yürekten inanıyorum ki iyi şeyler düşünen insanlar, İYİ oluyor ve başkalarına da o iyilik duygularını aşılayabiliyor...
Bence hayatın anlamı bu...
UMUDU yüreğinde taşı...
Hayata GÜLÜMSEYEREK bak...
HOŞGÖRÜLÜ ol...
ANI
gözümü kapasam
akşamsefaları bir adım ötemde
mis gibi toprak
yeni sulanmış...
nazında akşamın
mor zambaklar
bir düş ortasında çocukluğum...
Ayşe TURAL
ANSIZIN...
Sanki hepimiz, içimizde bir başkası için ayrılmış bir yerle doğuyoruz... Ne ilginç değil mi?
Ansızın hayatımıza birisi girer... Onun sahip olduğu bir şey, belki gülüşü, belki ses tonu, belki kokusu, belki zekası, belki zevki, belki hayata bakış tarzı, belki aldırmazlığı, belki dokunuşu... Her nesi ise bizi kendine çeker...
İşte o an içimizdeki boşluğun dolduğunu hissederiz, duyduğumuz o eksiklik duygusu tamamlanır gibi olur...
APANSIZ
apansız biri
sen mesela/ sobeler gibi
çıkıversen karşıma...
tanımadığım
adını bilmediğim sen
çayırkuşu yalnızlığıma
kocaman bir nokta koysan...
( tamamı antoloji.com.da)
YAŞAM SEVİNCİ AŞILAMAK
Öğrencilerimi hep çok sevmişimdir. Yaşamın karmaşıklığında yollarını bulmaları, doğru alışkanlıklar edinmeleri ve güzel değerlere sahip olmaları konusunda öğütler veren, hikayeler anlatan ben, YOL ARKADAŞLARı olmak istemişimdir hep...
Umudun yüreklerinden eksilmemesini arzu etmişimdir onlar için.
Bunu yaparken de hep kendimden yola çıkarak örnekler vermişimdir…
Güzel bir yol izlediğime inanıyorum... Ne dersiniz?
Çocuklarımızın hayatındaki en güzel basamağın SEVGİ olduğuna yürekten inancım hiç eksilmedi benim...
YÜREĞİ SEVDALIM
Yüreği sevdalım
Küçüğüm
Bir tanem...
Pınarlarında gözyaşın
Aktı akacak....
Beyaz zambak ellerin
Çaresiz....
Gümbürtülü bekleyişler
Taşıyor yüreğinden
Sen
Hüzünlerin akşamlarında
Kaybolmuş gibisin.....
Ayşe TURAL
GERİSİ PALAVRA....
Özellikle yürüyüşe çıktığım zamanlarda içime yolculuklarım inanılmaz olur...
Gözümü ve gönlümü oyalayacak şeyler bulurum mesela. Birkaç dakikamı ayırırım. Ardından daldan dala konan kelebek misali aklım ve duygularım zaman makinası içinde çevrilir durur...
Bazen tanıdık bir kuş sesi, bazen taşların arasından başını uzatıvermiş bir mine çiçeği beni bambaşka zamanlara taşır...
Bir ağaç altı bulur otururum... Karıncaların telaşı ilgimi çeker... Derken ağacın yaprakları hışırdar... Gözlerimi kapatıp yüzümü okşayan rüzgarın eline bırakırım kendimi...
Başımın üstünde mavi gökyüzü, altımda toprak ana... Derin derin bir nefes alırım...
Varım ya... Yaşıyorum ya... Gerisi palavra....
TÜNEL
Işık yontusunda bir kadın
Köprüde kendini satan
incecik bir kız...
Müşteri beklerken
kitap okuyan kadınlar ülkesi mi?
Kör bastonuyla kaldırımlarda
Sevgi dilenen sözcükler....
Çıldırtan coşkusu nerede sevişmelerin?
Tramvay çın çın ilerliyor
Zamanın tünelinde
Yaşamın tüneline beş kala....
Ayşe TURAL
KIRILGAN OLUNCA YÜREK...
Zaman zaman yüreğimin sırça saray oluşuna kızarım... Bir bakışa,
bir dudak büküşe,
bir baş çevirişe,
ince bir söze kırılıverir...
Sonra mı?
Ne yapsam geçmez bir türlü...
Avutamam gönlümü...
Aklıma geldikçe dolar gözlerim...
Ta ki
başka bir gönül avuntusu bulana kadar...
Neyse ki o naif gönül, çocuk gibidir...
Kolayca kanar...
Bir pamuk şekerine razıdır...
Yahut
Rengarenk bir uçurtma kuyruğuna takılıverir...
GÖNLÜNÜZCE BİR PAZAR GÜNÜ GEÇİRMENİZ DİLEĞİYLE...