“Çiçeklerle hoş geçin, Balı incitme gönül. Bir küçük meyve için Dalı incitme gönül.” Ülkemizin, iç sorunları, dış sorunları, mali sorunlar, Kıbrıs meselesi saymakla bitmeyen problemlerde çevremizdeki olaylardan ziyade kişilere insani açıdan, sağlık boyutundan bakmayı hepimiz unutmuş gibiyiz... Halbuki sağlık dışındaki her problem, mutlaka bir hal çaresi ile çözümlenebilir olanlardır... Her ailenin, hani derler ya çektiklerini bir Allah, bir de kendileri bilir, işte bu durumda olan insanımızın kendine göre çare bulduğu ama çaresiz olduğu durumları vardır... Maraz ettiğiniz duyumlar, genellikle gece yastığa başınızı koyduğunuz anda gözünüz önünde cereyan eden birçok dostunuzun, tanıdıklarınızın sağlık problemleridir... Kalbinizin bir köşesinde hissettiğiniz bu üzüntüyü işte o zaman, gündüzün aydınlığında yine taşıyan siz olursunuz... Ölümün yaşı mı var, yok, ülkemizde çeşitli nedenlerle her gün bir ölüm vakası işitenleriz... Memleketimiz küçük olunca, haberin yayılma hızı büyük oluyor... Üzüntüsü ise ıstırap. Bu yazı girişini geçen yıl bu vakitler yazdığım yazımda yapmıştım. Bir yıl geçti gündem yasa tasarılarında halen kanser denen illetin bildirilmesi mecburi hastalıklar arasına girmesi çalışmalarında devam eden bir yasal süreç, sonucunu bekliyoruz. Ülkemizdeki vakalar, görülme alanları istatistiki rakamlar teşhiste gerekli olan veriler, sonucu ölüm olan her hadise insan gönlünün derin yarası olmaktadır. Nitekim Türkiye’de kanser tedavisi ile ilgili önlemin başında, her türlü tedavisinin ücretsiz olması yönündeki karar isabetlidir. Birkaç gün önce SGK'nın Sağlık Uygulama Tebliği'nde yapılan değişiklikle kanser hastalarının tedavisi Türkiye’de tamamen ücretsiz hale getirilmiştir. Gönül dostluğu çok önemli başarıya giden yol gibi gündemde, Sayın Recep Tayyip Erdoğan başkanlığı ile değişen Türkiye Cumhurbaşkanlığı ve hükümet sistemi geçişinde sık sık tevazu, ehliyet ve liyakat ile vurgu nitelikli konuşmalarda yerini bulan ve eski zamanın düşünürlerinin geniş ufuklarında bizlere ulaşan hoş bir seda niteliğini sürdürüyor. 'En güzel mekan gök kubbenin altı'Öyleyse kavga niye? Niçin boğuşmak? Yıkılmak için kalmaya çalışmak hangi aklın işi? Kim şimdiye kadar bir başkasının nasibini sahiplenmiş ki Var mı, bir yudum su içebilen, kader çizgisinin dışında? Öyleyse niçin boğuşma, niye bu hırs? Çalışmak şart, evet, ama bereketli kılmak için ömrü. Faydalı olmak için başkalarına. Ve insan bilmelidir ki iyilik sadece malda, nüfuz ve itibarda değil, dilde, gönülde, ve duadadır. ”İyiliğin ufağını küçümsemeyin, iyilik dostunuzu güler yüzle karşılama suretinde bile olabilir”. Gönül zenginliği ne kadar büyük bir servet. Gündemin önemli konuşmalarında yerini bulan gönül dostluğu vurgusu Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın AK Parti kurultayında okuduğu ” Gülü İncitme Gönül “ şiirinin sözlerinde varlığını hissettiriyor. Çiçeklerle hoş geçin, Balı incitme gönül. Bir küçük meyve için Dalı incitme gönül. Konuşmak bize mahsus, Olsa da bir güzel süs, ‘Ya hayır de, yahut sus.’ Dili incitme gönül. Sevmekten geri kalma, Yapan ol, yıkan olma, Sevene diken olma, Gülü incitme gönül. Başın olsa da yüksek, Gözün enginde gerek, Kibirle yürüyerek Yolu incitme gönül. Mevlâ verince azma, Geri alınca kızma, Tüten ocağı bozma, Külü incitme gönül. Dokunur gayretine, Karışma hikmetine. Sahibi hürmetine Kulu incitme gönül. Bu güzel şiirin ”söz“ anlamında olmak; işte başarının sırrı budur.