Güven ruh gibidir

Aynı konular yıllardır gündem de. Bir düzen, bir sistem, sağlıklı çalışan, güncellenen bir yapı oluşturamadık.

Aynı konular yıllardır gündem de.
Bir düzen, bir sistem, sağlıklı çalışan, güncellenen bir yapı oluşturamadık.
Şikayet etmeyen, böyle gitmez demeyen yok, kimse memnun değil.
Ama herkes kendine dokunulmadan bir değişim bekliyor.
Oysa bir korku var, yenilikten, yenilenmekten, değiştirmekten korkuluyor, günü kurtarmak hep ilk tercih.
Türkiye hep kullanıldı, bizim siyaset dahil tüm üretme alanımıza dâhil edildi.
Randevu verildi, verilmedi, görüştü, görüşmedi ve bu dört kelime içinde politika yapıldı, siyasi kazanç tek amaç haline getirildi.
Bir karşıtlık varsa, bu KKTC makamlarına karşı yapılmıştır.
Anlamak mümkün değil, bunu görememek, gözünü, kulağını, ağzını kapatmaktır.
Bu ülkenin iradesini, kurumlarını, düzenini, toplumsal dinamiklerini karıştırmak, kapanmayan yaralar tuz basmaktır.
Ülkeye ne getirdi bu anlayış, sırf ek kaynak alıp gelmek, dağıtmak tek başına sorun çözücü mü?
Bugünlerde herkes, her kesim, her sektör öneriler sunuyor, konuşuyor, savunuyor.
Önemli olan nokta, yapılabileceklerin, gerçekçi şekilde ortaya konması.
Bağırma, çağırma, kırma, dökme artık kazanç sağlamıyor.
Hak aramak, eylem yapmak, inandığı görüşü savunmak haktır.
Fakat kim yaparsa yapsın, ne kadar haklı olursa olsun, şiddet kabul edilemez.
Bu hak aramadan çıkar, anrşiye döner, artık herkes canının sıkıldığına, hakkının yendiğine inandığına kaba kuvvetle karşılık verir.
Herkes hakkını arayacak, gerek sokakta, gerek hukukta.
Geldiğimiz noktada, en önemli sorun, güvensizliktir.
Siyaset, kurumlar, yöneticiler, sendikalar, birlikler, dernekler güvenilir olmaktan çıktı.
Bunların yığınla sebebi var, bugün tıkanan her ne varsa, siyaset, sendika sorumluluğu eşit derecededir.
Dernek ve birlikleri de bu kapsam ve sorumluluk içine almalıyız.
Sil baştan bir anlayış gelişmeli, en başta güven kazanmak, bunun için adımlar atmak, ondan sonra toplumsal birliktelik, beraber hareket etme, hep beraber elini taşın altına koyma.
Vatandaşın desteğini almayan hiçbir adım başarılı olmaz.
Vatandaşı dışlayan, öncelik yapmayan, belli kesimleri, sektörleri, zümreleri koruyan icraatlar bir yere kadar gider.
Ekonomide de, siyasette de, toplumsal örgütlenme ve mücadelede de ilk beklenti ve harekete geçirici etken güvendir.
Kâğıt üstündeki önlemler, rakamsal veriler, istatistikî anlatımlar vatandaşın hayatına dokunmadıkça anlam ifade etmez.
Hükümetin açıkladığı önlem paketi, vatandaşa yansıdı mı?
Bunu belirleyen bir çalışma var mı?
Kimsenin 'gözlerimi kapatırım, vazifemi yaparım' deme lüksü yoktur.
Söyleyen, ne güzel söylemiş;
'Güven ruh gibidir, terk ettiği bedene asla geri dönmez', güven ruhu çoktan gitti, toplumsal bedenden, ekonomiden, kurumlardan, sendikacılardan, derneklerden, birliklerden, politikacılardan.
Bunu düzeltmeden, geleceğe, belirsizliğe, istikrara nasıl hazırlık yapılabilir ki.
Yoksa günü kurtarmak yeterli mi?


Bu haber 459 defa okunmuştur

:

:

:

: