Bundan tam 38 yıl önce bugün, Türkiye’de demokrasinin üzerinden silindir gibi geçen bir darbe yaşandı.
TRT radyosunda,12 Eylül sabahı İstiklal Marşı'nın ardından çalınan Harbiye Marşı ve dönemin Genelkurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Kenan Evren imzalı Milli Güvenlik Konseyi 'bir numaralı' bildirisinin okunması darbenin başlangıcı oldu.
Darbe öncesi nasıl bir siyasi manzara mı vardı?
TBMM'nin 22 Mart 1980'de ilk turunu yaptığı Cumhurbaşkanlığı seçimini, 114 tur oylama yaptığı halde darbe gününe kadar sonuçlandıramamıştı.
Gazeteci Abdi İpekçi, Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul, DİSK ve Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Kemal Türkler, MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak, Eski Başbakan Nihat Erim, Adalet Partisi İstanbul Milletvekili İlhan Egemen Darendelioğlu, CHP İstanbul Milletvekili Abdurrahman Köksaloğlu gibi çok sayıdaki siyasi cinayet faili meçhul kaldı.
Böyle bir ortamda yönetime el koyan cuntacı generaller, ülke genelinde ilan ettikleri 13 sıkıyönetim bölgesine 13 generali atadı.
Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki tüm derneklerin faaliyetlerini durdurdu.
Siyasi partileri de lağveden askeri yönetim, Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit'i Hamzakoy'a, Necmettin Erbakan ile Alparslan Türkeş'i ise Uzunada'ya sürgüne göndererek, siyasi yasaklar getirdi.
Darbeye liderlik eden 5 generalin oluşturduğu Milli Güvenlik Konseyi, bütün yetkileri ele aldı.
Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülent Ulusu'ya kurdurulan hükümet, 21 Eylül'de göreve başladı.
Darbenin ardından geçen 3 yıl içinde önemli kanunların tamamına yakını değiştirildi ve askeri yönetimin belirlediği Danışma Meclisi tarafından hazırlanan Anayasa, yapılan 'güdümlü' referandumla yüzde 92'lik 'Evet' oyu aldı.
Kenan Evren'in cumhurbaşkanı seçildiği bu dönemde askeri yönetim üyelerinin ömür boyu yargılanmasını engelleyen 'geçici 15. madde' Anayasa'ya eklendi.
Yönetime el koyan cuntacılar, acısı yıllarca hafızalardan silinmeyecek idam kararları da aldı.
Darbeden sonra ilk idamlar, 9 Ekim 1980 tarihinde gerçekleşti. İlk olarak sol görüşlü Necdet Adalı, ardından ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi. Darbe öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen 17 yaşındaki Erdal Eren, yaşı büyütülerek idam edildi.
Darbeci Kenan Evren'in 17 yaşında astırdığı Erdal Eren için söylediği 'Asmayalım da besleyelim mi?' sözü yıllarca hafızalardan silinmedi.
Darbe sürecinde 650 bin kişi gözaltına alındı, açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 binden fazla kişi için de idam cezası istendi. 517 kişinin 'ölüm cezasına' çarptırıldığı süreçte, 50 kişi idam edildi.
Vatandaşlıktan 14 bin kişinin çıkarıldığı bu dönemde, yaklaşık 100 bin kişi 'örgüt üyesi olma' suçundan yargılandı, 30 bin kişi ise 'sakıncalı' olduğu iddiasıyla işten çıkarıldı.
İşkence ve faili meçhullerin çokça yaşandığı dönemde bine yakın film yine sakıncalı bulunduğu için yasaklandı, 4 bine yakın öğretmen, çok sayıda üniversite görevlisinin işine son verildi. Yüzlerce gazeteci için de binlerce yıla varan hapis cezaları istendi.
Bunları uzun uzun niye anlattın diye sorarsanız, 12 Eylül başarıya ulaşan son darbeydi.
15 Temmuz’da da aynı şekilde bir hain kalkışmayla Türkiye’yi aynı bataklığın içine çekmek istediler.
Fakat 12 Eylül’de seçilmiş hükümetin devrilmesine engel olamayan millet, 15 Temmuz’da bu hain girişime engel olma gücünü kendinde buldu.
Çünkü 12 Eylül’ün acılarını yıllarca unutmadı. Aynı hatanın bir kez daha olmasına göz yumamazdı. Bugün 12 Eylül 2019…
“Türkiye’de darbe tehdidi bitti mi” diye sorarsanız buna cevap olarak “Sadece kılık değiştirdi” diyebiliriz.
Bazen orduyla yaparsanız darbeleri 12 Eylül’de olduğu gibi, 15 Temmuz’da yapılmaya çalışıldığı gibi…
Bazen de ekonomik yöntemler kullanırsınız. Bir anda silah gibi kullandığınız dövizle ekonomik bir saldırının fitilini ateşlersiniz.
Ama sonucu belirleyecek olan her zaman bu milletin azmi ve mücadele gücüdür. Bunu da böyle bilmelisiniz…