Gündemi para politikası oluşturdu. Tüm dikkatimizi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın Para Politikası Kurulu (PPK) kararında topladık. Aslında dün sadece TCMB kararını değil, İngiltere ve Avrupa Merkez Bankası’nın kararlarını da karşıladık. Yoğunluğun kelime karşılığı ne ise dünü öyle yaşadık işte. Fakat bu kararların içerisinde özellikle TCMB para politikası kararı daha çok önem kazanıyordu. Çünkü gelişmekte olan ülkelerin dünya piyasalarına karşı “Ee bizde varız ve etkin politikalarımızla piyasada varlığımızı biz de güçlü bir şekilde hissettiririz bunun yanında gerekli tepkiyi biz de veririz” izlenimi verecekti kararla. Gelişmekte olan ülkelere karşı belki de bir güç verecek politikaya imza atacaktı. Dolayısıyla son yılların en kritik toplantısı olduğunu kabul etmek gerek. Sanayicisi de esnafı da yatırımcısı da hatta ev hanımı dahi kararı heyecanla bekliyordu. Beklentiler 300 – 400 baz puan arasındaydı. Hatta TCMB’nın Ağustos enflasyon verisinin ardından “Gerekli para politikası tepkisi verilecek ve parasal duruş yeniden şekillendirilecektir' açıklaması piyasalarda faiz artırımı olarak algılanmış fiyatlama da bu doğrultuda kendini gösteriyordu. Derken… Cumhurbaşkanı Erdoğan, TCMB’nin kararı öncesinde TESK Genel Kurulu konuşmasında faize karşı bir takım sert açıklamalarda bulundu. Faiz konusunda hassasiyetinin değişmediğini; faizin sebebiyet, enflasyonun ise netice olduğunu söylemesi bu kez beklenilen faiz artırımı acaba olmayacak mı? soru işaretlerini beraberinde getirdi. Ama bunun yanında kocaman bir fırsat da doğmuştu. Neden mi? Çünkü uluslararası raporların sürekli öne sürdüğü bir madde vardı. TCMB bağımsızlığı… Sürekli raporlar buraya atıfta bulunuyor, sorguluyor ve yatırımcıyı da haliyle şüpheye düşürüyorlardı. Bu kez TCMB etkinliği bu kararda ölçülecekti.
Ve saat 14.00’ü gösterdiğinde TCMB, beklentinin çok üzerinde faiz artırımında bulundu. Tam olarak 625 baz puan artırarak karar metninde enflasyona yönelik açıklamalarda bulundu. Burada TCMB etkinliğini ve bağımsızlığını test etmiş olduk. TCMB kredibilite açığını sert bir şekilde kapadı. Kurun çözülmesi adına kararlı bir adımla karşılaştık. Bunun yanında kararın etkinliği konusunda ise piyasalar kararı bir kaç dakika içerisinde fiyatladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasıyla 6,53 olan dolar karardan bir kaç dakika sonra 6,06 oldu. Borsa İstanbul’da da prim vardı. Özellikle bankacılık sektöründe iyi gelişmeler izlendi. Türk Lirası’nı gelişmekte olan ülkeler grubunda ortalara taşıdı.
Peki gelelim bundan sonra ne olacak konusuna? Efendim, alınan bu karar etkili olur ama geçici etkiye sahip olur. Önemli olan kur ataklarını ve enflasyonu kontrol altına almak için artırılan PPK kararının dışında açıklanacak OVP. İşte burada sağlam bir OVP’yi karşılamamız gerek. Mali politika da para politikasını destekleyecek biçimde oluşturulursa Türkiye gelişmekte olan ülkeler grubundaki ivmesini yukarılara taşıyabilir. Bunun yanında Kasım ayında açıklanacak icraat programı da önemli tabii. Mali politika tarafında, tasarrufun arttırılması, vergi sistemine yönelik değişimler, paydaşlarla ortak hareket, üretim ve verimlilik konuları ön planda. Somut bir şekilde OVP’de yer almaları Türkiye’nin kendi hikayesini yaratmasında bir umut ışığı doğuruyor. Temennimiz güzel günlere…