Sınıflar arası uçurum derinleşiyor..

Zar zor yürüyordu yaşlı kadın. Mahallesindeki bakkalın iki basamaktan oluşan merdivenlerini çıkarken sendeledi.Düşecek gibi oldu fakat toparladı. O esnada arkasını döndü bana şöyle bir baktı. Göz göze geldik.

Zar zor yürüyordu yaşlı kadın.
Mahallesindeki bakkalın iki basamaktan oluşan merdivenlerini çıkarken sendeledi.Düşecek gibi oldu fakat toparladı. O esnada arkasını döndü bana şöyle bir baktı. Göz göze geldik.
Ani bir refleks ile gözlerimi ondan kaçırdım.
Onu sendelerken gördüğümü belli etmek istemedim.
Çünkü o bana bakarken arkasında olmamdan dolayı kendisini sendelerken görüp görmediğimi anlamak için baktığını gözlerinden ve yüz ifadesinden anlamıştım.
Bu nedenle bakkal dükkanının önündeki zerzevatla ilgilenirmiş gibi yaptım.
Onun rahatsız olmasını istemedim.
Daha sonra yaşlı kadın yavaşça merdivenleri çıktı.
Bakkal sahibi onu görünce ismi ile hitap ederek hoş geldin teyze dedi.
Belli ki sürekli müşterisiydi ve onu tanıyordu.
Ve belli ki bakkal dükkanının bulunduğu mahallede kalıyordu.
Bu esnada bakkal yanında çalışan kıza seslendi, sonra da yaşlı kadının ismini söyleyerek ona ihtiyaçlarını getirmesini istedi.
Yaşlı kadın X marka şampuan, bir de ekmek istediğini söyledi.
Kız hemen koştu yaşlı kadının istediklerini getirdi ve tezgaha koydu.
Yaşlı kadın X marka şampuanı görünce bunun küçüğü yok mu diye markette çalışan kıza sordu. O da yok teyze bu var dedi.
Bunun üzerine yaşlı kadın bu kaç para dedi.
Bakkal dükkanında çalışan kız 14 TL dedi.
Yaşlı kadın yok bu pahalı o zaman o kalsın dedi ve ekmeğini ödeyerek dükkandan ayrıldı.
O ayrılınca bakkala sordum, az önceki yaşlı kadını tanıyorsunuz herhalde dedim. Evet tanıyorum devamlı müşterilerimizden biri dedi.
O zaman keşke yardımcı olsaydınız dedim.
Nasıl yani dedi bakkal.
Ne bileyim belki üzerinde yeterli parası yoktu, madem siz de kendisini tanıyorsunuz şimdi alın daha sonra gelir ödersiniz diyebilirdiniz, ya da bütçesine hitap edecek başka bir şampuan markası varsa onu önerebilirdiniz kendisine dedim.Bakkal gülümsedi, bunları yapmadığımı zannediyorsunuz dedi.
Sonra bir ah çekti bir bilseniz her gün nelerle karşılaşıyorum bu küçücük dükkanda dedi. Sonra tezgahın altından siyah kaplı kalın bir defter çıkarttı.
Bu defteri görüyor musunuz dedi..
Evet görüyorum dedim.
İşte bu defterde memleketin özeti var dedi..
Ve devam etti, son 6 aydır insanların alım gücünü hissedilir derecede yitirdiğini, domatesi ve benzeri gıda ürünlerini ihtiyaca göre tane tane almaya çalıştıklarını,patatese et muamelesi yaptıklarını,eskiden her gün dükkanına gelen müşterilerinin artık ayda iki kez zar zor gelebildiklerini anlattı.
Bu süre zarfında Güney Kıbrıs’tan Kuzeye ilgi olduğunu onların bu ilgisinin esnafa olumlu yansıdığını ve bir nebze olsun rahat bir nefes aldıklarını söyledi..
Fakat buna rağmen önümüzdeki dönemlerin bugünü aratabileceğinine de dikkat çekti bakkal.
Yukarıda bahsettiğim bu konu sadece küçük ve yaşanmış bir örnek..
Bir müşteri, bir bakkalın diyaloğu diyelim.
Fakat şu çok net ki değerli dostlar, bugünden daha zor ve daha sancılı bir döneme doğru gidiyoruz.. En azından dar gelirli insanlar için bu böyle..
Dolayısıyla burada her gün biraz daha derinleşen bir sınıf ayrılığı söz konusu.. Dar, orta ve geliri yüksek olanlar arasındaki uçurum gözle görülür şekilde büyüyor.. Bundan da anlıyoruz ki ülkede ciddi bir gelir dağılımı problemimiz vardır. Ve işin en kaygı veren yanı bu problemin aşılmasında otorite ortaya koyacak devletin pasif duruşudur. Şöyle basitçe bir etrafa baktığımızda bile şunu görebiliriz; bugün ülkede yaşayan insanların bir kısmı alım gücünü yitirirken ve geleceğe dair umutlarını kaybeder iken bir kısım insanda lüks,ihtişam ve bolluk içinde yaşıyor.
Bu nasıl izah edilebilir?
Çok çalışıp çok kazanarak mı?
Bu kesinlikle değil.
Çünkü 16 saat günde çalışıp kıt kanaat geçinen çok insan tanıyorum.
Tabi bunun yanında bordrolu sabit maaş alan fakat şaşırtıcı bir şekilde lüks içinde yaşayanlar da tanıyorum.
Peki aileden gelen varlıkla mı?
Bu da istisna..
O halde?
İşte bu sorunun cevabını devlet bulacak..
Devlet kayıp ekonominin peşine düşecek.
Devlet sabit maaşla çalışıp yüzbinlerce Euro’luk otomobil kullanan, çocuğuna çoluğuna yüzbinlerce Euro ödeyerek otomobiller alabilen, on binlerce dolar ödeyip Avrupalarda Amerikalarda tatil yapabilen,yüzbinlerce Pound’luk villalar satın alabilenlerin hesabını sorabilecek kadar hukuk devleti midir?
Bu haber 265 defa okunmuştur

:

:

:

: