Ulusal birlik bir ihtiyaçtır

Ulusal Birlik Partisi'nin yeni Genel Başkanı Ersin Tatar ve ondan da yeni Genel Sekreteri Hasan Taçoy Ankara'da...

Ulusal Birlik Partisi'nin yeni Genel Başkanı Ersin Tatar ve ondan da yeni Genel Sekreteri Hasan Taçoy Ankara'da... Her seviyede bazılarında ikili, birçoğunda heyet olarak görüşmelerde bulunacaklar. Önemli bu görüşmeler. Önümüzdeki dönemde Ankara'nın beklentilerini Kıbrıs Türk ana muhalefet partisi başkanı ve heyetine anlatma, Kıbrıs Türk'ünün en büyük siyasi partisinin Türkiye'ye taleplerini iletme imkanı verecek.
'İlle de federal çözüm' takıntısı içerisindeki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile 'AB içerisinde iki devlet, konfederasyon ve hatta diğer formüller de dikkate alınmalı' görüşündeki Ankara arasındaki gerginlik unutulmamalı. Ankara bir anlamda en sıkı müttefiki ile temas ediyor. Tatar'ın son günlerde giderek yükselen 'Artık federasyon olasılığı kalmadı, AB içerisinde iki devlet seçeneği üzerinde durulmalı' sesi Ankara'da kulaklara hoş seda oldu.
Kim ne derse desin, önümüzdeki günlerde Kıbrıs diplomasisi tekrar canlanacak, belki de daha önce benzeri görülmemiş bir hızla ilerleme kaydedecek, ya da on yıllardır süren çözümsüzlük düğümü yeni ve çok tehlikeli bir tırmanışa geçecek. BM Genel Sekreteri Geçici Kıbrıs Özel Danışmanı Jane Holl Lute o çok beklenilen yeni referans noktalarıyla güçlendirilmiş Antonio Guterres önerileri çerçevesinde üç ayda sonuca ulaşacak son bir federal çözüm çalışması yapabilecek mi? İki taraf arasında güç paylaşımı, rotasyon, güvenlik ve garantiler gibi temel konularda bırakın yakınlaşmayı 2017'de çöken Crans Montana sürecinden daha da derin çatlakların ve uzaklaşmaların yaşandığı bir dönemde sürecin 7 Temmuz 2017'da çöktüğü yerden ayağa kaldırılması bir şekilde sağlanabilse de başarı şansı ne olacaktır? Akıncı hani havuzdan çıkmak istemeyen yaramaz çocuk gibi 'Bir deneme daha' diye ısrar ededursun Kıbrıs Türk halkının büyük çoğunluğu gibi Ankara da federasyondan ümidini kesmiş, başka şeyler konuşmak istemektedir.
Doğu Akdeniz hidrokarbon gelişmeleri alarm vermektedir. Olur da Rumlar zengin bir gaz kaynağı bulurlar ise, ya da ikinci sondaj gemisini Akdeniz'e göndermeye hazırlanan Türkiye zengin bir kaynak bulur ise Kıbrıs sorunu iyice içinden çıkılmaz hale gelecektir. Kıbrıs Rumları şimdiden özel tartışmalarda 'Gaz bulursak sizle niye paylaşalım, Türkiye'nim uydusu ve dünyadan kopuk bir şekilde yaşamaya sizi terk eder, biz kendi refahımızı artırma yoluna düşeriz' demektedirler. Exon Mobil-Katar ortaklığıyla sürdürülen son çalışmaların olumlu sonuç vermesi beklenmektedir.
Demek ki çözüm olacak ise şimdi son şans olabilir. Aksi halde bugün imkansız görünen iki ayrı devletten başka seçenek kalmayabilir. AB içerisinde iki devlet dolayı federasyon ya da AB içerisinde federasyon iken, bağımsız iki devlet seçeneği Kıbrıs Türk halkını AB dışında bırakacağından ciddi sıkıntılar doğurabilecektir. AB içerisinde iki devlet hem Kıbrıs Türk çıkarları hem de Türkiye açısından en tercih edilen sonuçlar doğuracaktır. Kıbrıs sorununun ortadan kaldıracak, Türkçenin Ab lisanı yapacak ve Türkiye'ye Kıbrıs ile sınırlı AB üyesi ülkelerin haklarına benzer haklar verecek bir anlaşma aynı zamanda kendi devletlerini Kıbrıs Türküyle paylaşmayacak olmaları ve 'Türkiye tehdidini' de ortadan kaldıracağı için Rumların çıkarlarına da hizmet edecektir. Avrupa Birliği açısından da küçücük Kıbrıs Türk devletinin katılımıyla artık kimse 'AB bir Hristiyan kulübüdür' diyemeyecektir.
Rahmetli Rauf Denktaş ile Kıbrıs Rum liderleri arasında 1977 ve 1979 yıllarında imzalanan üst düzey anlaşmalarda öngörülen iki bölgeli, iki toplumlu, iki halkın siyasi eşitliği temelinde oluşacak bir federal çözüme kırk yılda bir türlü ulaşılamadı. Evet zaman zaman çok yaklaşıldı ama Kıbrıs Rumlarının siyasi eşitliği kabul etmemesi, güç paylaşımını hazmedememesi nedeniyle her çözüme yaklaşım garantiler ve güvenlik konularının ardına saklanarak süreci berhava etmeleriyle sonuçlandı.
Açıkca görülmektedir ki Akıncı'nın, Akel'in ve CTP ile diğer Kıbrıs Tük sol kesimlerin 'Kıbrıs'ta tek yol federal çözüm' diye ısrarı, sadece Kıbrıs Rumlarının devlet, Kıbrıs Türklerinin ise deve kuşu misali durumlarının, yani statükonun, korunması ve Kıbrıs Türk halkının mağduriyetinin devamı sonucundan başka bir şey doğurmayacaktır. Statüko elbette ki devam edemez, ettirilmemelidir. Bu aşamada, tercih statükonun devam etmesi veya yeni şeyler konuşulması cesaretinin gösterilmesi, bu çıkmazdan kurtulup kurtulmama kararının verilmesidir.
Böyle kritik bir dönemde Kıbrıs Türk çıkarlarını korumaktan ziyade Rum kesimiyle empati yapmayı siyasi hedefi haline getiren Akıncı'nın cumhurbaşkanlığı Kıbrıs Türk çıkarlarına ciddi bir sıkıntıdır. KKTC Meclisinde sandalyelerin %70'i sağ kesime ait iken sol liderli bir koalisyon, Dışişleri Bakanlığı'nın çok emin ellerde olmasına rağmen olabilecek en uygun hükümet modeli olmadığı da açıktır. Hüseyin Özgürgün temelli sıkıntılar da ortadan kalktığına göre, bazı başka hesapların yapılmasının tam da zamanıdır. İkili, üçlü ve hatta dörtlü bir sağ koalisyondan korkulmamalıdır.
Ancak, bu girişimler için ayağı yerde stratejiler geliştirilmeli, yarının refahı, ulusal davanın ve Kıbrıs Türk halkının çıkarları için özveriye, dayanışmaya, karşılıklı anlayışa dayalı güç birliği formülleri üzerinde durulmalıdır. Narsist bir şekilde 'Biz büyük partiyiz, cumhurbaşkanı bizden olmalı' gibi yaklaşımlar yerine niye bölünerek defalardır belediye başkanlıklarını, hatta cumhurbaşkanlığını yüzde 10'u bulamayan bir partiye bırakıldığının iyi hesabı yapılmalıdır.
Her kes cumhurbaşkanı olmak isteyebilir. Liyakat de yeterli olabilir. Ama zaman birlik, beraberlik, özveri ve milli dava için güç birliği zamanıdır. Evet, ulusal birlik işte tam da bu acar günler için gereklidir. Bu zorlu günlerde hasan olunmalı, yani güzellik, iyilik, hüsn içinde davranılmalıdır.

Bu haber 1598 defa okunmuştur

:

:

:

: