Şu çok açık ki BM Genel Sekreteri Antonio Guterres bir kez daha Kıbrıs’a Diplomat Lute gönderirken soruna müdahil tarafların ki bunlar garantörler ve Kıbrıslılardır çözüm algısındaki farklılıklarının ne olduğunu kesinkes anlamayı amaçladı.Dolayısıyla bu bağlamda Bayan Lute’nin BM Genel Sekreteri Guterres’e sunacağı rapor sonrası Kıbrıs’ta BM’nin gıyabında Genel Sekreterin çözüme yönelik bir çaba göstermesini kayda değer bulup bulmayacağını hep birlikte göreceğiz..
Açıkçası Sayın Lute’nin bu anlamda Kıbrıs’tan ayrılırken çantasına koyduğu bana göre yine umutsuzluktu. Zira tarafların mevcut duruşlarının hali hazırda sürece olumlu bir yansıması yoktu. Hoş Sayın Lute ile de yaptıkları ayrı ayrı iki görüşme sonrası da bu duruşlarını ortak bir referans üzerinden geliştirdiklerini söylemek pek mümkün değil..
Nitekim İsviçre’de Guterres çerçevesi içinde Türk tarafının yaptığı harita açılımını geri çekmesi, buna mukabil Anastasiadis’in dönüşümlü başkanlığın işlevsellik anlaşılmadığı sürece devre dışı kalacağı yönündeki yaklaşımı, garantörlerin Kıbrıs üzerinden sağlamaya çalıltıklarınavantajlar, AB’nin umursamaz tavrı, bunun yanında en etkili garantörlerden biri olan İngiltere’nin Brexit ile harcadığı efor vs, Kıbrıs’taki sorunu muallakta tutmaya devam ediyor. Kısacası mevcut statüko bir şekilde devam ediyor..
Peki nereye kadar?
Bunun sürdürülemez olduğunu başta Kıbrıslılar olmak üzere sanırım herkes farkında. Hatta mevcut yapının bu şekilde devam etmeyeceğinin de herkes farkında. Fakat buna rağmen tüm taraflar, bildikleri doğruların üzerinden hareket etmeyi seçiyorlar.. Dolayısıyla bugün masada görüşülen ve henüz bir karara bağlanamayan konulara getirilen çözümlerin tek bir karşılığı olmasına rağmen taraflarca bunun farklı yönlerde algılanması maalesef sürec daha da içinden çıkılamaz bir akıbete sürüklüyor..
Oysa Ada çevresinde bulunan gaz yatakları bu açmazlara bir fırsat niteliği taşıyordu. Burada tarafların yapacağı iş birliği yarım asırdır sürüncemede bırakılan sorunun da çözümü için bir dinamik yaratmaya adaydı.
Olmadı..
Üstüne bu gaz yatakları mevcut soruna yeni ve önemli bir sorun halkası daha ekledi. Ve maalesef süreç daha da akıbeti belirsiz bir yöne kaydı.
Daha önce de defalarca yazdım.
Bir kez daha belirtmekte fayda görüyorum, Kıbrıs’ta devam eden soruna rağmen yani şu anki mevcut şekliyle Ada etrafında bulunduğu iddia edilen gaz yataklarının tek taraflı bir ekonomik kazanıma dönüştürülmesi mümkün değildir.
Bunu öncelikle anlamak lâzım.
Dolayısıyla burada Kıbrıslıların işbirliğine gitmesi aklın yoludur.
Zira şu anda her ne kadar da birileri ısrarla bunu reddetse de gaz konusu Kıbrıs sorununun önüne geçmiştir. Bu artık çok net olarak görülüyor..
Yani Kıbrıs sorununu çözemedik.
Şu veyahut bu şekilde karşılıklı olarak adına kırmızı çizgilerimiz dediğimiz mevzulara takılıp kaldık.
Ha şimdi bu sorun çözülür ve gaz işinde işbirliği başlar düşüncesi yanlış bir düşünce mi?
Değil.
Fakat bu sorunun bugünkü koşullarda ve metodolojide çözülemeyeceği de görülüyor. Ha bir şey daha görülüyor, bu gaz aslında sürece olumlu bir katkı yapabilecek potansiyele sahiptir. Fakat aynı zamanda aynı gazın süreci hiç kimsenin arzu edemeyeceği bir çatışma ortamına sürükleme potansiyeli olduğunu da olasılıklar dışında tutamayız.
O halde aklın yolu her ne olursa olsun Kıbrıs’ta her alanda bir ortaklığın kurulmasını işaret ediyor. Çözüm durumunda da, çözümsüzlük halinde de..
Zira çözümü sağlayamadığınız oranda karşınızdaki ile oturup çözümsüzlük üzerinde anlaşmanız gerekir.. Kısacası her halükarda bir ortak payda bulmak zorundayız..
Kaldı ki bugün Rumların birçok konuda ve gaz mevzusunda da ortaya koydukları tek yanlı tavrın arkasında Kıbrıs Cumhuriyetinin meşru varlığı yatmaktadır.Dolayısıyla her türlü uluslararası anlaşmanın hukuki bağlayıcılığı üzerinden hareket ediyorlar. İşte son örneğinde de Yunanistan ve İsrail, Beersheba’da yapılmakta olan 5. Üçlü Zirve’de EastMed boru hattı üzerinde devletlerarası bir anlaşmaya imza koydular..