Kıbrıs Gazetesinden Sevgili Ceren Özbil’in haberini okumamışsanız lütfen bulup okuyun derim.
İçinde bulunduğumuz durumun adeta bir özeti çıkmış.
Ben bugün biraz bu haberden bahsetmek istiyorum size.
Çünkü bu bir öngörü ya da varsayım üzerinden değerlendirilmemiştir.
Bu haberin somut dayanakları mevcuttur ve elle tutulur gözle görülür bir gerçekliğe sahiptir.
Bu bakımdan da kayda değer bir haberdir.
Özetle,Maliye Bakanlığı’na bağlı Teftiş ve İnceleme Kurulu, yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla ulaşan bilgi ve ihbarlar ışığında 23 kurumu denetledi, elbette bu kurumlar kuruluş ve devlet dairelerini kapsıyor. Ve bunlar hakkında rapor hazırlandı.
Hazırlanan raporlar Hukuk Dairesi ve Polis Genel Müdürlüğü’ne iletildi. Ancak bu dosyaların birçoğunun hâlâ polis ve Hukuk Dairesi’nde soruşturulmaya devam ediyor.Habere göre bu yolsuzluk dosyaları arasında kısa süre içerisinde davası görülmeye başlanması beklenen 2007’den kalan bir dosya da bulunurken, bu 23 dosyadan sadece bir tanesi ile ilgili yargı süreci tamamlanıp, ilgili kişinin ceza aldığı belirtiliyor. Geri kalan 6 dosyanın poliste, 9’unun savcılıkta soruşturması devam ederken, 4 olayla ilgili savcılık araştırmasını tamamlayıp görüşünü verdiği ve bir dosya ile ilgili de yargı süreci başlatıldığı bilgisi var..
Buradan da anlaşılacağı gibi ihbar üzerine Maliye Bakanlığı’na bağlı Teftiş ve İnceleme Kurulunun inceleme başlattığı 23 kuruluş ve devlet dairesi içinde 21’inde yolsuzluk tespit edildi..
Fakat ülkede polis, savcılık ve mahkemeye sevk üçgeninde çok ciddi bir yoğunluğun yaşandığı biliniyor..
Dolayısıyla soruşturma aşaması da dahil bu safhalarda bir tıkanıklık yaşanıyor.
Bu yıllardır böyle..
Polis eksik personel ile çok yoğun bir çalışma temposunu karşılamaya çalışıyor ki artık çok belli bu yeterli gelmiyor. İhtiyaçlara cevap vermiyor.
Haliyle polisin teşkilat yapısı personel dahil her anlamda teknik, teknoloji araç gereç güçlendirilmesi gerekir.
Tabi ki konunun en önemli ayağı olan savcılığın da aynı şekilde güçlü bir yapıya kavuşturulması, savcı sayısının artırılması elzem hale gelmiştir.
Mahkemelerin ise durumu ortadadır.
Her yıl adli dönem başlaması ile birlikte Yüksek Mahkeme Başkanı sıfatıyla o makamda bulunan değerli yargıçların yaptıkları açılış konuşmalarında ısrarla dikkat çekmeye çalıştıkları hususların kaale alınmasında çok büyük yararlar vardır.. Yargıçların bu çağrıyı kendileri için yapmadıkları çok açık.
Hoş bugüne kadar bu çağrıları maalesef dikkate alan da olmamıştır ya.
Ve maalesef bugün içinde bulunduğumuz durum da bunu gayet net bir şekilde gözler önüne seriyor.
Poliste soruşturmalar bir türlü bitmek bilmiyor.
Polis çalış mıyor mu?
Tabi ki çalışıyor.
Fakat gayretleri bir yerde sonuç vermiyor.
Artan nüfusun ve bunun bir getirisi olarak artan suçlara karşı mücadele etmekte yetersiz kalıyorlar.
Personel eksikliği bir yana teknolojik donanıma ve bu yöndeki alt yapıya da sahip değil polis.
Hani derler ya eldeki imkanlarla ancak bu kadar diye.
Sanırım aynen öyle bir durum söz konusu burada.
Dosyalar savcılığa çok geç ulaştırılıyor, bu kez de savcılıkta dosyaların değerlendirilmesi gecikiyor.. Zira Başsavcılıkta da personel ve olması gereken teknik, teknoloji donanımı yeterli değil.
Mahkemeler bugün en yoğun kurumlar arasında.
Yargıçlar dava bakmaya yetişemiyor artık.
Adeta nefes alacak zamanları yok.
Ticaret, hukuk, ceza derken bütün davalar aynı mahkemelerde görülüyor.
Kolay mı?
Yüzlerce dava dosyasını incelemek bir sonuca vardırmak.
Az empati yapsak bu insanların hangi koşullarda görevlerini yerine getirmeye çalıştıklarını anlayacağız da maalesef empati yapmaktan da yoksun bir sosyal tükenmişliğin içine girdi toplum.
Velhasıl burada KKTC Meclisine büyük sorumluluk ve görev düşmektedir.