Çözümsüzlüğün kara lekesi...

Kıbrıs’ta neredeyse yarım asırdır devam eden sorunun neden illa ki çözüme kavuşturulması gerektiğine dair alt alta bir çok gerekçe sıralanabilir.

Kıbrıs’ta neredeyse yarım asırdır devam eden sorunun neden illa ki çözüme kavuşturulması gerektiğine dair alt alta bir çok gerekçe sıralanabilir.
Bu gerekçelerin de kendi içinde mutlaka dayanakları olur.
Lakin bana göre en önemlisi ortaya çıkacak ve sürdürülebilir olacak bir çözümle birlikte uluslararası hukuka dahil olmanın vereceği görünürlüktür.
Bu herkes için hayati öneme haizdir.
Nitekim bundan yoksun bir statü ile bu ada üzerinde yaşama tutunmak bir yana, ne yaparsak yapalım hep bir yanımız eksik kalacaktır..
İşte bugün bunu özetleyen bir kararı sizinle paylaşmak istedim.
Kıbrıs’ın Kuzeyi Güneyi hiç fark etmez, Kuzeyde suç işleyenlerin Güneye kaçtığı, Güneyde suç işleyenlerin ise Kuzeye kaçtığı ve insani birçok konuda adli yardımlaşmanın mümkün kılınmadığı bu küçük ada parçası üzerinde hukuktan söz etmenin mümkün olamayacağını bir kez daha gözler önüne seren bir emsal.
AİHM Güzelyurtlu davasında kararını açıkladı: Bu karara göre Kıbrıs Cumhuriyeti ihlalde bulunmadı Türkiye ilgili hükümleri ihlal etti..
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi, Salı günü Strasburg’da, 15 lehte ve 2 aleyhte oyla, Güzelyurtlu davasında mevcut Anlaşmanın 2. maddesinin Lefkoşa tarafından ihlal edilmediği kararına vardı. Aynı zamanda, hâkimler oy birliğiyle Ankara’nın yaşam hakkı ve Kıbrıslı Türk ailenin cinayet davasında etkili soruşturma ile ilgili hükümleri ihlal ettiği kararı aldı. Peki olay nasıl yaşanmıştı, kısaca bir hatırlayalım..
Güzelyurtlu ailesinin üç ferdi (baba, anne, kız) 15 Ocak 2005’te Lefkoşa-Larnaka otoyolunda öldürülmüşler, katilleri ise Kuzeye kaçmışlardı.
4 Nisan 2017’de alınan ilk kararda, Mahkeme, Lefkoşa ve Ankara’ya sorumluluklar yükleyerek, iki hükümetin de davanın etkili bir şekilde soruşturulması konusunda işbirliği yapmaya mecbur olduklarını ve Birleşmiş Milletler de dâhil önerilen tüm seçeneklere rağmen, ortak bir zemin bulmak için hiç bir tarafın pozisyonlarından geri adım atmaya hazır olmadıkları belirtilmişti.
18 Eylül 2017’de, AİHM, davanın Büyük Daire’ye sevki için Kıbrıs ve Türkiye hükümetleri tarafından yapılan başvuruyu kabul etmişti. Bugün alınan karar ise.kesindir.
Türkiye bugün öldürülen Kıbrıslı Türk ailenin akrabası olan her başvuran kişi için 8 bin 500 avro manevi tazminat ve mahkeme masraflarını ödemek için tüm başvuranlar için toplam 10 bin avro ödemeye davet ediliyor.
Geçtiğimiz Salı günü alınan kararda, Mahkeme Kıbrıs ve Türkiye’nin bu konuda işbirliği yapmaya mecbur oldukları belirtildi. Suçluların Türkiye tarafından iadelerini başarmak amacıyla Kıbrıs’ın kendi tarafından üzerine düşenleri yaptığı ve İnterpol’den “kırmızı alarm” yayınlamasını istediği, bunun başarısız kaldığı ve Türkiye’ye iade edilmesi için başvuru gönderdiği kaydedildi.
İlgili açıklamada şunlar yer verildi: “Kıbrıslı yetkililer tüm kanıtları “KKTC” ya da Türkiye’ye teslim etmeyi reddettiği için eleştirilere maruz kalamaz. Bu, kontrolü altında bulunan bir bölgede işlenen cinayet davasında, Kıbrıs, toprakları üzerinde tanınmayan bir varlığın “mahkemeleriyle” eşdeğer olacağı anlamı taşıyor”.
“Diğer yandan Türkiye, durum için gerekli olan en küçük çabayı bile göstermedi. Kıbrıs’ın iade için başvurularını görmezlikten gelerek cevap vermeden bunları geri gönderdi. 2. madde temeli ve diğer yasaların öngördüğü maddelerin tersine başvuran ülkeyi bilgilendirmeyerek işbirliği yapmaktan kaçındı”
Özetle AİHM’nin vardığı karar bu.
Bu karar üzerinde ne kadar tartışırsak tartışalım, neyi nasıl yorumlarsak yorumlayalım, gün gibi ortada duran Güzelyurtlu cinayeti sonrası Güneyden, Kuzeye elini kolunu sallayarak kaçan zanlıların işledikleri iddia edilen bu cinayet suçundan ötürü iki toplumun siyasi sorunu öne sürerek insani ve elzem bir yardımlaşmayı gerektiren böylesi bir konuda adım atmaması insanlık ayıbıdır.


Bu haber 131 defa okunmuştur

:

:

:

: