Hükümetçilik oyunu

Memleket meselesini kördüğüm haline getirenler yani devamlı beceriksizlikleri ve tünelin içinde ışık görmüyoruz dedikleri bakış açıları ile memleketimizin insanını karamsarlığa iten bir hükümetimiz olduğunu söylemekten biz usandık onlar, yapılan bu kadar eleştiriyi, dinlemekten usanmadılar.

Memleket meselesini kördüğüm haline getirenler yani devamlı beceriksizlikleri ve tünelin içinde ışık görmüyoruz dedikleri bakış açıları ile memleketimizin insanını karamsarlığa iten bir hükümetimiz olduğunu söylemekten biz usandık onlar, yapılan bu kadar eleştiriyi, dinlemekten usanmadılar. Usanmadılar, çünkü ahalinin sorunları bir kulaklarından girip diğer kulaklarından çıkıyor. Maliye Bakanı Serdar Denktaş’ın tecrübesi etrafında dönüyorlar. Onun ifadesini bu ”hükümetin bozulmasını“ bekleyenler çok bekler sözünü köy gezilerinde dillerine pelesenk etmişler, tekrarlayıp duruyorlar. 4 ortağın üçü bir ortağın siyasi oyuncağı durumunda olduklarını bilmemezlikten geliyorlar. Bir defa hükümeti bozmayız diyen benciller öncelikle birbirlerinin, aldısına verdisine, gün geçtikçe içinden çıkılmaz bir vaziyette, gebe kalmaktadırlar. Bilmedikleri tek şey ani bir düşük tehlikesinin olduğudur. Halk zamlardan bıkmıştır. Hala daha elektriğe zam yapmadık, yapacağız diyorlar, gaz fiyatlarındaki ve akaryakıttaki küçük oynamalar etrafında sadece ateş dansı yapıyorlar. Ateş dansı bir yana Sayın Erhürman Girne’deki barış ateşine gözlemci olarak katılıyor. Sanki çözüm sınırdan güle oynaya gelecekmiş gibi davranıyor. Barışın ülkemiz sınırları içerisinde olmadığı havasını yaratıyorlar. Sayın Kudret Özersay dış politikada dirayetli bir davranış sergilerken iç politikada siyasi partisindeki kan kaybını nasıl önlerim derdide olmalı,çünkü çarşıdaki esnafın diline düşmüş haberi yok. Geziyoruz dinliyoruz,üstelik kendi partilisi olduğunu zannettikleri kişilerden duyuyoruz! Sayın Özyiğit eğitimin gailesinde değil ama eğitimden başka her türlü konuda sözü var. Sözleri ise havada öylesine uçuşuyor. Sendika ile ilişkisi ise danışıklı dövüş! Bakanlıkların uhdesine verilen kurum ve kuruluşlarda toplu sözleşme zamanı, ama ilgi bakanın Sayın Özdil Nami’in KIB-TEK sözleşmesinin imzalandığından haberim yoktu dediğini işitiyoruz. Halbuki ülkemizde sendikalar belli, toplu sözleşmesi olan bütün kurumlar belli, bir toplu sözleşmenin süresi ya bir yıllık ya iki yıllık ve bitiş süre hitamında yeniden verilen tekliflerin görüşülüp imzalanması gerekir. Toplu sözleşmeleri inceleyen ayrı bir birimin denetimi olmadığı belli oluyor. Eski yıllarda toplu sözleşmeli iş yerlerinde, bir ay önceden verilen teklifler, ilgi makamlara, dağıtımlı olarak gönderilirdi. Dağlımın ilk sırasında kurumun bağlı olduğu bakanlık olurdu, ikinci sırada ise herhangi bir anlaşmazlıkta devreye arabulucu olarak girmesi muhtemel olan Çalışma Bakanlığı vardı, Toplu-Sözleşme imza törenlerinde ilgi Bakan ve ayrıca Çalışma bakanı, Sendika başkanı , İşyeri temsilcisi ve Kurumun Müdürü varsa eğer Yönetim Kurulu Başkanı, bulunur imzalar atılır, işçinin toplu sözleşme ile kazanılmış hakları basın önünde açıklanırdı. Şimdilerde şeffaflık derken, şeffaflığı savunanlar örtülü imzalar atıyor, gerisi tufan diyorlar. Yani ”Sendika- İşveren- Bakanlık” ilişkilerinde demek ki ayrı bir sorun oluşmuş,kopukluk son raddede. Ülkemizde her sorun ancak yumurta kapıya dayandığı zaman çözülmeye çalışılıyor. Şimdiki İktidarın mazareti her zaman ayni eskiden böyleydi diyorlar ama bu güne bir türlü gelemiyorlar. Halkımız geçim derdindedir. Taksitleri nasıl öderim arayışındadır. Hükümetin hedef için, refah için, herhangi bir plan ve stratejisi yoktur. Hedefi olmayan bir hükümete ise hiç bir rüzgarın yardımının olamayacağı bellidir. Hadi o zaman hükümetcilik oyuna devam.Nereye kadar?

Bu haber 1865 defa okunmuştur

:

:

:

: