Yunan Başbakanı’nın TC-KKTC’ye yönelik meydan okuması

Karamanlis Rum Meclis kürsüsünden Adanın tüm egemenlik haklarının Rumlara ait olduğunu ifade ederek Türk kanadına meydan okudu ve bu hakkı kullanma kararlılığında olduklarını söyledi. Buna karşılık Anavatan Türkiye ve KKTC’deki sessizlik dünya’ya yanlış sinyaller vermekte, AB ve BM nezdinde yanlış algılamalara yol açmaktadır.

Karamanlis Rum Meclis kürsüsünden Adanın tüm egemenlik haklarının Rumlara ait olduğunu ifade ederek Türk kanadına meydan okudu ve bu hakkı kullanma kararlılığında olduklarını söyledi. Buna karşılık Anavatan Türkiye ve KKTC’deki sessizlik dünya’ya yanlış sinyaller vermekte, AB ve BM nezdinde yanlış algılamalara yol açmaktadır.

Yunan Başbakanı Kostas Karamanlis Güney Kıbrıs’a yapmış olduğu son ziyaretinde Rum Meclis kürsünü kullanarak Kıbrıs Helen Dış Politikasının en katı ve en uzlaşmaz unsurlarını görüşmelerin bu duyarlı bir aşamasında sıralamaktan çekinmeyerek ve Türk kanadının hiç bir şekilde kabul edemeyeceği kırmızıçizgilerini, bu kez AB’ne de mal ederek, Türklere meydan okuması önemle not edilmelidir.

TC-KKTC’nin Milli Güvenlik Kurulunda da kabul edilen temel Türk pozisyonundan, yani Kıbrıs’ta iki eşit halk, iki eşit demokrasi ve iki eşit devletin kurucu ortaklığına dayalı iki kesimli bir federasyon tezinden ve 1960 İttifak ve Garanti Antlaşmalarından eser bırakmayan Karamanlis’in yaklaşımı, tüm Kıbrıs için AB patenti sağlamış bir Helen egemenliği dayatmasının ve Enosis Deklarasyonu’nun ta kendisidir!

Böyle bir gelişme karşısında gerek KKTC gerekse Anavatan Türkiye’den ciddi bir tavır ve reaksiyon gelmemesi düşündürücüdür. Özellikle bu kritik süreçte AB ve BMGS nezdinde yanlış algılamalara yol açmaktan özenle kaçınmalıyız. Rum-Yunan kanadının akıl almaz hukuk dışı dayatmalarını temel bir hak gibi gören AB karşısında sessiz ve hareketsiz kalmamız, BM nezdinde Rum-Yunan taleplerinin benimsemesine katkıda bulunmak anlamına geldiği tarafımızdan iyice idrak edilmelidir.

Kıbrıs’ta mutlak bir Helen Egemenliği idealini Kıbrıs’ın toprağına ekerek Kıbrıs sorununu başlatan Yunanistan ve Rum Ortodoks liderliği Kıbrıs Türk Halkına çektirmiş olduğu bunca acı ve gözyaşından hiçbir ders almadığı ve hiçbir pişmanlık duymadığı anlaşılmaktadır. En az Rum Halkı kadar, Kıbrıs’ın asli sahibi olan Kıbrıs Türk Halkının uluslararası hukuk ve antlaşmalarla tescil edilen eşit siyasal varlığını ve Kıbrıs’ın siyasal yapısında ve egemenliğindeki kurucu, eşit hak ve yetkilerini Yunanistan ve Rum Yönetimi açıkça reddetmektedir. Karamanlis görüşmeler sürecinde takvim ve hakemliği de reddederek tüm Ada üzerinde Helen egemenliğini esaslarının tarafımızdan kabulü dışında bir uzlaşmaya razı olmayacağını açık seçik ortaya koymuştur. Bunu yaparken “ Kıbrıs Cumhuriyetinin sınanmış tahammülü ve egemenlik haklarını yerine getirmekteki kararlılığına” atıfta bulunarak Türk Kanadına gözdağı vermeyi de ihmal etmemiştir.

Türk Dış Politikasının barışçı sabrı ve barışçı sessizliği Sayın Karamanlis’i gereksiz ümit ve heyecanlara sevk etmiş olabilir. Yunanistan bir yıl sonra seçime gidiyor. Karamanlis’in yeni Demokrasi Partisinin parlamento çoğunluğu bir milletvekili ile sınırlıdır ve sokakla büyük bir kavga içindedir. İşsizlik yüzde onun üzerinde, kamu borçları ise milli gelirin % 90’nına ulaşmıştır. Bütçe açıkları milli gelirin yüzde dördü yani AB sınırının üzerinde seyretmekte ve Kamu yönetimi ve özellikle sağlık ve eğitim sektörleri ciddi bir reform ihtiyacı içindedir. Devlet ve kamu yönetiminde yolsuzluklar diz boyudur! Karamanlis, Yunan seçimlerinde her zaman prim yapan “Türk düşmanlığı” üzerinden siyaset yapmayı ehvenişer bulduğu Türkiye’ye üzerinden siyaset yaparak dikkatleri başka tarafa çekmeye yöneldiği anlaşılmaktadır. Kıbrıs’ı Yunanistan’a kazandıran bir lider konumunun hayali içine girmiş olabileceği, hatta bu uğurda, AB desteği ile Türkiye’yi tarihi bir yanılgı içine itilebileceği varsayımı ile hareket etmiş olabilir. Bu tür denemelerin tüm taraflar için çok ağır bir bedeli olabileceğini ve AB’nin, bu duyarsız ve hukuksuz yaklaşımları ile sadece Kıbrıs Türk Halkını değil, zaman içinde 70 milyon Türkiye halkının da Avrupa’dan uzaklaşmasına yol açabileceğinin hesaba katılması gerekmektedir. AB’nin Kıbrıs konusunda bu denli hukuk dışı ve fütursuz yaklaşımının arkasında Anavatan Türkiye’nin kendi arzusu ile AB tam üyelik yolculuğundan vazgeçmesi ve Türkiye’nin özel bir statüye zorlanması yatabilir. AB’nin doğu Akdeniz’e Türkiyesiz hakim olma hevesleri ve TC-KKTC’ye rağmen tüm Kıbrıs’ı Helen egemenliğine sürükleme gayretleri Ege ve Doğu Akdeniz’i top yekun bir istikrarsızlığa sürüklemektedir. Böyle bir gelişmenin Kıbrıs’taki tüm taraflara çok büyük bedeller üretmesi kaçınılmazdır.
Bu haber 484 defa okunmuştur

:

:

:

: