“Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emekliliklerine karşı tutumu; o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken, tüm gücüyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, geleceğe güvenle bakmaya hakkı yoktur!” diyen Atatürk’ün bu sözü insanların istikbalinde ve takdiri ilahi,geçireceği yaşam süresinin son günlerinin önemini ve devletin yaşlılarını sahiplenmesini gerekliliğini vurgulamaktadır. Ortalama yaşam süresinin uzamasıyla birlikte kaliteli yaşlanmanın da öneminin arttığı bir zamandayız. Toplumun kaliteli yaşlanabilmesi için hem devletin kurum ve kuruluşlarına, hem de bireylere, görev ve sorumluluklar düşmektedir. Yaşlı insan kimdir kaç yaşında yaşlılık başlar tüm bu konuların bilimsel yönden bir çok makalelerde yer aldığını okuyoruz,biliyoruz. Ülkemizde emeklilik yaşı ile bu sürecin başladığı genellikle düşünülendir. Dünya Sağlık örgütü verilerine göre yaşlılığın başlama sınırı 65 yaş olarak tanımlanmaktadır. “İnsan doğar,yaşar ve ölür “ cümlesi aralıklarında geçen bir ömürün her günü bir sayfa olsa kim bilir her insanın hayatında verdiği yaşam mücadelesi kaç cilt kitaba konu olurdu. Her yıl 19-24 Mart tarihleri arasında yaşlılar haftası etkinlikleri ülkemizde de yapılmaktadır. Bu etkinlikleri genellikle yerel yönetimler organize etmekte ve yaşlı diye ifade edilenlere belediyelerin belirli konularda saç kesimi,şeker ve tansiyon ölçümü gibi ev hizmeti götürdüğü kayıtlı kişilere yemekli toplantılarda düzenlenen eğlenceler ile moral enjekte edilmesi sağlanmaktadır. 65 Yaşı. sınır alıp,ben yaşlandım, elimi eteğimi çekip bir köşede oturayım diyen ve dünya nüfusu içerisinde sayısı azımsanmayacak yaşlı nüfus gün geçtikçe azalmakta başka bir deyimle yaşlı nüfus dünyada artmaktadır, nedeni ise insanımızın kendini ilerleyen yaşına göre motive etmesidir. Belirli bir yaştan sonra insanlarımız sağlıklarının müsait olması halinde yaşam tarzına dikkat etmekte kendine iyi bakmaktadır. Yaş ilerleyebilir. ancak insan ruhunu zenginleştirecek meşgaleyi bulursa kendini hep iyi hisseden olur. Okumak, yazmak, gezilere katılmak, ülke gündemini görsel ve yazılı basından takip etmek, dostluklar, sevinçte ve tasada beraberlik insan hayatının vazgeçilmezleri olduğu ve vakitin en bol olduğu zamandır yaşlılık. Tabi ki yaşlılığı kendisine mesele edenler ve kabullenemeyenler vardır. Bu gibi düşünenler gençlikte yaptıkları aktivitelerde ısrarlı olmaları halinde daha çok yıbranacaklarını bilmelidirler. Yaşlanıyorum yaşlandım korkusunu ise düşüncelerinde yer etmesine müsade etmemelidirler. Yaşlanacağım diyen insanlarımızın gelecek korkusu olduğu cihetle yaşlılık zamanlarına ait birikim yaptıkları bilinmektedir.Ekonomik özgürlüğü olmayanların mali güçsüzlüğü, yaşlanmayı tetikleyici unsurlardır. Yaşlılığı önleyici olarak belki bir aşı yoktur ama en iyi ilaç insanın kendine yaptığı yatırımla zinde kalabilmeyi başarabilmek azmi her insanda var olmalıdır. Kadın olsun, erkek olsun her yaşın ayrı bir havası ayrı bir güzelliği vardır. Bu gerçekler ışığında kişilerin kendilerine ihtimam göstermesi ailenin genç yapısı içerisinde yaşlı ana ve babaların morali, elbette çocuklarına örnek teşkil edecektir. Bir de meselenin ikinci yüzüne bakacak olursak bakıma muhtaç yaşlıların durumunun varlığıdır. Ülkemizdeki en büyük sorun bu kişilere kimin tarafından bakım sağlanacağıdır. Çocuğu olan var, olmayan var, bu noktada devletin gerekli önlemleri alması gerekirken daha ziyade bir çok özel bakım evinin ismini duymaktayız. Ancak bu gibi yerlerde bakımın kalitesinin ne olduğu hakkında en ufak bir bilgiye ulaşma sıkıntısı halen ülkemizde mevcuttur. Devlette olsun,özel bakım evlerinde olsun, daha ziyade yatağa bağımlı kişilerin olduğunu bilmekteyiz. Sonuçta yaşlılarımızın yalnızlığı,bakımı ve sağlığı söz konusu olunca devletin bu konuda ayrı projeler üreterek yaşlıların tercihlerini kullanacakları kendi hayatlarına yeniden şekil verebilecekleri modern tesislerin yaptırılması, yaşlı kesime sahip çıkılması açısından zaruridir. Ve yaşlılar haftası ancak bu şekilde bir anlam kazanabilecektir. Yoksa yaşlılık aylığı alabilen kişilerin aylığını kesmekle bu işler yürümez. Çok değil bir kaç ay kadar evvel Sosyal Sigortalar kapısına çocuğu tarafından bırakılan yaşlı kadınımız için Sayın Bakan Zeki Çeler bu mağdureye nasıl bir bakım sağlayabilmiştir? Bilmek isteriz. Bu haftaya sözümüz mü? Eflatun’dan “Yaşlılık, yalnızlıktır.” şarkımız ise “Yalnızlık Senfonisi” olsun ... “Sanki dokunulmazdı çocukken ağlamak Alışır her insan alışır zamanla Kırılıp incinmeye Çünkü olağan yıkılıp yıkılıp Yeniden ayağa kalkmak”